Posts Tagged ‘ağız sağlığı’

Ağız Kokusu ve Tedavisi

19 Şub 2009

Ağız Kokusu

Çoğunlukla fena ağız kokusunun sebebi (%90 oranda) ağız içi kaynaklıdır. Diğer sebeb ise mide-barsak yada üst solunum yolu rahatsızlıklarıdır.Bunlara ilaveten özellikle çocuklarda barsak parazitlerine bağlı daha çok sabahleyin gözüken ağız kokusu oluşabilir.

Ağız kokusunun başlıca sebepleri;
1-Kokulu yiyecekler
2-Diş çürüğü
3-Periodontal(dişeti ve çevre kemik dokusu)hastalıklar
4-Sürekli ağız kuruluğu
5-Tütün kullanma
6-Tetersiz ağız hijyeni(kötü bakım)

Ağız kokusunu neler yapar
Yediğimiz gıdalar solunumumuzu etkiler , özellikle soğan sarımsak gibi yiyecekler kan dolaşımımıza geçerler, oradan akciğerlere transfer edilir ve nefesimizle dışarı atılır. Diş fırçalama ,dişipi kullanımı ve ağız gargaraları ,sakız çiğneme ağız kokusunu sadece geçici olarak maskeler. Vücut gıdayı elimine edene kadar koku kalır.Diet yapanlarda düzensiz yemek yemeğe bağlı olarak fena ağız kokusu olur.

Düzenli ağız bakımı olmazsa,gıda artıkları dişler arasında ,dilin ve dişetlerinin üstünde
birikerek ağızda kalır ,belli bir süre sonra kokuya sebeb olur.Protezlerinde iyi temizlenememesi fena kokuya sebeb olur. Periodontal sağlığın bozulduğunun en önemli habercisi de fena ağız kokusudur.

Diş İpi Kullanımı

05 Şub 2009

Diş İpi Kullanımı

Diş ipi, diş aralarında kalan yiyecek artıklarının uzaklaştırılması açısından çok yararlı bir araçtır. Çok küçük yaşlardan başlanarak uygun diş fırçalama ve diş ipi kullanma tekniklerinin öğrenilmesi gerekmektedir.

Dişler fırçalandıktan sonra diş ve diş eti çizgisi ile dişler arasında kalan yemek artıklarının temizlenmesi için diş ipi kullanılır. Bu artıklar en önemli çürük nedenlerindendir.

1. Otuz santimetre kadar diş ipi alınır. Diş ipinin bir bölümü bir elin orta parmağına diğer ucu da diğer elin orta parmağına dolanır. İpin bir bölümü ortada kalmalıdır.

2. Ortada kalan ip bölümü işaret parmağı ile geriye doğru itilir.İp, dişler arasından geçirilir.Bu hareket sırasında sert olunmamalıdır. İp diş etine kadar indirildikten sonra ağız boşluğuna doğru diş aralarını sıyıracak biçimde indirilir. Bu sırada diş etinin kesilmemesine özen gösterilmelidir.

3. Aynı uygulama diğer bir parça ip alınarak alt dişler için de tekrarlanır.

Ağız ve Diş Sağlığı Nasıl Korunur

05 Şub 2009

Ağız ve Diş Sağlığı Nasıl Korunur

Diş hastalıkları ve diş sağlığının korunması açısından erken tanı çok önemlidir. Bu nedenle yılda en az iki kez diş hekimine muayene olunması önerilir.

Diş çürümelerinin önlenmesinde sularda yeterli flor olması, düzenli olarak dişlerin fırçalanması, diş ipi kullanılması, aşırı tatlı ve şekerli yiyeceklerden olabildiğince kaçınma bunlar yendiğinde mutlaka dişlerin fırçalanması, diş hekimi kontrollerine gidilmesi temel uygulamalardır. Diş eti hastalıklarının önlenmesinde de diş fırçalama ve düzenli diş hekimi kontrolleri önemlidir.

Dişlerde gelişim bozuklukları varsa erken dönemde özel diş hekimliği dallarında uzmanlaşmış birimlere başvurularak gerekli tedavi sağlanmalıdır.

Aşırı asitli ve şekerli yiyecekler mikroorganizmaların etkisini artırır. Dişler sert cisimlerle karıştırılmamalı, fındık, ceviz vb. kabuklu yiyecekler dişlerle kırılmamalıdır. Bunlar diş minesinin çatlamasına ve bakterilerin etkisinin artmasına neden olur. Diş minesinin koruyucu etkisi ortadan kalkar

Dişlerin Gelişim Bozuklukları

05 Şub 2009

Dişlerin Gelişim Bozuklukları

Ağızda kapanma bozukluklarına neden olan diş düzensizlikleri dişlerin çürümesini kolaylaştırır ve daha erken dönemde dökülmesine yol açar. Düzensiz dişler, alt ve üst çene arasındaki ilişkinin bozulmasına neden olabilir. Çiğneme ve temizleme güçlüğü yaratırlar, kötü ağız kokusuna yol açarlar.

Düzensiz dişlerin en önemli nedeni süt dişlerinin zamanından önce yitirilmesi olabilir. Bunun sonucunda çıkan kalıcı dişler birbiri üzerine gelecek biçimde yerleşebilirler. Düzensiz dişler konuşma bozukluklarına ve görünüm bozukluklarına neden olabilir.

Sigara dişlerde renk değişikliği yapar. Sigara içenlerin dişleri kahverengimsi bir renk alır. Canlılığını kaybetmiş olan dişler gri renkte görünür. Çocuklarda hatalı olarak kullanılan bazı ilaçlar da dişlerde renk değişikliğine neden olabilir. Aşırı derecede flor dişlerin sararmasına neden olabilir.

Hamilelikte ve süt çocukluğu döneminde kullanılan antibiyotik vb. bazı ilaçlar dişlerde kalıcı renk değişikliklerine neden olabilir. Bu nedenle hekim önerisi olmaksızın ilaç kullanılmamalıdır.

Diş Eti Hastalıkları

05 Şub 2009

Diş Eti Hastalıkları

Dişin diş eti dışında görünen bölümü diş minesi denilen sert bir tabaka ile kaplanmıştır. Bunun altında daha yumuşak bir yapı vardır. En içte ise diş özü vardır. Burada bol miktarda damar ve sinir bulunur. Diş gövdesi diş etine ve onun altındaki kemiğe girdiği bölümde daralır. Bu bölüme dişin boyun bölümü denir. Çene kemiği içinde kalan bölümüne ise dişin kök bölümü adı verilir. Diş kökü diş yuvasında çene kemiğine özel doku uzantıları ile sıkıca bağlanmıştır. Diş eti hastalıkları, diş çürükleri ağız kokusuna neden olabilir. Ağız kokusu olduğunda nedeni araştırılmalıdır.

Diş eti hastalıkları en önemli diş sağlığı sorunları arasındadır. Ağız hijyeninin bozukluğu ile yakından ilişkilidir. Başlangıç döneminden itibaren diş etleri kolay kanar. Diş eti kanamalarında diş hekimi muayenesi zorunludur. Diş etleri, diş yuvaları ve ağız tabanındaki iltihaplanmalar genel olarak diş eti hastalığı olarak bilinmektedir. Diş üzerindeki plaklar bunun en önemli nedenidir. Tedavi edilmeyen diş eti iltihapları çene kemiğinin de iltihaplanmasına ve zarar görmesine yol açabilir.

Diş çürüğü, diş eti hastalıkları, sinüzit, bademcik iltihabı, solunum sistemi hastalıkları, sindirim sorunları, ağız bakım yetersizliği ağız kokusuna neden olabilir. Bu hal, sosyal ilişkileri de etkiler. Bazı metabolizma hastalıkları da ağızda kendine özgü kokular yapabilir.

Diş Çürümesi

05 Şub 2009

Diş Çürümesi

Diş çürüklerinin oluşmasında üç temel etmen bulunmaktadır: Duyarlı bir diş yüzeyi, mikroorganizmalar için elverişli yiyecek artıkları, bunların parçalanmasına ve asit oluşumuna yol açacak mikroorganizmaların varlığı. Besinler içinde diş çürümesine en çok neden olanlar karbonhidratlar, yani kabaca, şekerli gıdalardır.

Dişler düzenli olarak fırçalanır ve bakımlarına özen gösterilirse, mikroplar onlara zarar veremezler. Diş çürüğü, dişte oyuklar yaparak dişin yapısını bozan ve kendi kendine iyileşmeyen bir hastalıktır.

Dişler iyi temizlenmeyecek olursa, üzerinde besin artıkları ve mikroplar birikir. Ağız içerisindeki bakteriler yiyecek artıklarındaki şekerli maddeleri kullanarak onu saydam, yapışkan bir madde haline getirir ve dişler üzerine yapışmasını sağlar. Bu birikintilere plak denir. Bu plaklar bakterilerin diş üzerinde tutunmalarını da kolaylaştırırlar. Besinlerin tatlandırılması için kullanılan şekerli maddelerin içinde bulunan asit, dişlere zarar verebilir, ancak bakterilerin kendileri de asit oluşturabilmektedir. Asit diş minesinin erimesine neden olur. Böylece oluşan erime bölgelerinden giren mikroplar kolayca alttaki yumuşak dokuya ulaşabilirler.

Asitler dişin koruyucu tabakası olan diş minesi üzerinde küçük delikçikler oluşturur. Bu delikler giderek genişler ve küçük oyuklar haline gelir. Diş minesinin erimesinden sonra çürük hızla ilerler, alttaki tabakada geniş ve derin bir oyuk meydana getirir. Diş çürüğü diş özüne doğru ilerledikçe dişler ağrımaya başlar. Çürük daha da ilerlerse diş özü bölgesinde ve çene kemiği içerisinde cerahat oluşmaya ve birikmeye başlar. Buna diş apsesi denir. Eğer diş hekimi tarafından daha başlangıcında tedavi edilmeyecek olursa çürük diş için daha zor, karmaşık ve pahalı tedaviler gerekebilir. Diş plağı, diş etlerinin önemli hastalık nedenlerinden biridir. Yemeklerden sonra dişlerin fırçalanması ve diş ipi kullanarak yemek artıklarının çıkarılması dişlerin çürümesini, diş eti hastalıklarının oluşumunu ve ilerlemesini önler.

Dişlerin ağrımaması sağlıklı olduğu anlamına gelmez. Diş ağrısının olması için diş çürüğünün çok ilerlemiş olması gerekir. Diş çürüklerinin tedavi edilebilir dönemde belirlenmesi için ağrı oluşmasını beklemeden senede en az iki kez diş hekimine giderek dişlerin muayene ettirilmesi gerekir. Diş hekimleri gerektiğinde dişlerin filmini çekerek gözle görünmeyen diş oyuklarını da belirleyebilirler.

Diş çürüklerinin erken dönemde tanınması dişlerin kaybedilmesini engelleyebilir veya en azından geciktirebilir. Bu hem sağlık açısından, hem de sosyal ve ekonomik açıdan önemli katkılar sağlar. Ağza takma diş takılmasına olan ihtiyacı azaltır. Hiçbir şey kendi doğal dişlerimizin yerini tutamaz. Kalıcı dişlerin erken dökülmesi beslenme sorunlarına neden olur. Doğal dişlerin uzun süre dayanmasında ağız ve diş bakımının önemi çok büyüktür.

Diş sağlığı açısından sularla aldığımız flor da çok önemlidir. Sularında flor eksikliği olan yerleşim yerlerinde diş çürüklerinin oranı çok artar. Bu nedenle florla ilgili olarak sağlık kuruluşlarının önerilerine uyulmalıdır.

Diş Fırçalama Teknikleri Hakkında Genel Bilgiler

03 Şub 2009

Sağılıklı diş ve dişetlerine sahip olmak için, dişlerin sabah kahvaltıdan sonra ve akşam yatmadan önce olmak üzere, günde en az iki kez fırçalanması gerekir. Ancak esas önemli nokta, doğru diş fırçalamayı bilmektir.

DİŞ FIRÇASININ SEÇİMİ

Diş fırçaları boyut, şekil, fırça kıllarının dizilimi ve sertliklerine göre değişiklik gösterir. İyi bir diş fırçası ağzın tüm bölgelerine ulaşabilmelidir. Kişi tarafından kullanım kolaylığı ve fonksiyonu, fırça seçiminde önemli olan iki faktördür.

Doğal ve yapay olmak üzere iki çeşit fırça kılı vardır. Her iki fırça kılı çeşidi de etkin olmasına karşın, dayanıklılığı, elastikiyeti ve boyutlarındaki standartlık nedeniyle naylon fırça kılları avantajlıdır. Doğal fırça kılları kolaylıkla deforme olur ve parçalanır, dolayısıyla kontaminasyon riski artar. Orta sertlikte kıl yapısına sahip, kılları yuvarlatılmış fırçalar tavsiye edilmektedir.

Fırça sapının özellikleri tamamen kişiye bağlıdır. Kişinin eline rahatça oturan, rahat kullanabileceği bir fırça sapı tercih edilmelidir.

Özetle, rutin kullanım için düz saplı, düz yüzeyli, orta sertlikte, yuvarlak uçlu, naylon kıllı fırçalar kullanılmalı ve diş fırçası 3 ayda bir değiştirilmelidir.

ELEKTRİKLİ DİŞ FIRÇALARI

Günümüzde pekçok insan daha etkili olduğu düşüncesiyle elektrikli diş fırçalarını tercih etmektedir. Ancak, kişi ellerini kullanabildiği sürece, elektrikli diş fırçalarının manuel fırçalara herhangi bir üstünlüğü yoktur. Önemli olan diş fırçasını doğru kullanmaktır.

DİŞ FIRÇALAMA TEKNİKLERİ

Diş fırçalama belirli bir düzen içinde yapılmalıdır. Alt ve üst çenedeki dişler ayrı ayrı fırçalanmalıdır. Dişler sırasıyla önce ön, sonra iç ve sonra çiğneyici yüzeyleri olmak üzere fırçalanır. En arka dişlerin arka bölgeleri ve dil yüzeyi de fırçalamaya dahil edilmelidir. Dişler belirli bir düzen içinde fırçalanmazsa, her bölge tam olarak temizlenemez.

Dişler fırçalanırken diş fırçanız kuru olmalıdır. Fırça ıslatıldığında kılları yumuşadığı için tam temizlik sağlanamaz.

Diş fırçası kılların yarısı dişte yarısı dişetinde olmak üzere, 45 derecelik açı verilerek yerleştirilir. İleri-geri ve dairesel hareketlerin birleşimi olan titreşim hareketi uygulanarak, fırça kıllarının diş ile dişeti arasındaki dişeti oluğuna girmesi sağlanır. Bu hareket her fırça bölgesinde 15-20 kez tekrarlanır ve bir fırça boyu ilerlenir. İç yüzeylerde de aynı yöntem uygulanır. İç yüzeyler fırçalanırken ön bölgelerde fırça dik tutulabilir. Dişlerin çiğneyici yüzeyleri ileri-geri hareketlerle fırçalanır. Fırçalama işlemi bittikten sonra ağız 1-2 kez çalkalanır. Bu şekilde diş macunu ağızdan tamamen atılmaz, içeriğindeki flor daha fazla etki gösterir.

Diş fırçalama süresi ortalama 3-4 dakikadır. Tüm diş yüzeylerinin fırçalanması gerekir. Fırçalama sırasında aşırı kuvvet uygulanmamalıdır. Aşırı kuvvet uygulanması ve sert fırça kıllarının tercih edilmesi dişlerde aşınmaya neden olur.

Kadınlarda Ağız ve Diş Sağlığı Hakkında Genel Bilgiler

03 Şub 2009

Kadınların ergenlik, menstürasyon, hamilelik ve menapoz dönemlerinde vücutlarındaki cinsiyet hormonlarının seviyesinde değişiklikler meydana gelir. Hormon seviyesindeki bu dalgalanmalar, ağız ve diş sağlığını etkiler.

ERGENLİK ÇAĞINDA AĞIZ VE DİŞ SAĞLIĞI

Özellikle menstürasyon dönemlerinde hormonal değişikliklere bağlı olarak dişetleri hassaslaşır. Bu dönemlerde dişetlerinde iltihabın belirtileri olan kızarıklık ve kanama görülebilir. Ayrıca menstürasyon döneminde uçuk ve aft gibi lezyonlara daha sık rastlanır.

HAMİLELİKTE AĞIZ VE DİŞ SAĞLIĞI

Hamilelik döneminde ağız ve diş sağlığı büyük önem kazanır. Çünkü bu dönemde hem hormonal değişiklikler nedeniyle ağız sağlığında sorunlar yaşanabilir, hem de oluşan bu sorunların tedavi edilmesi sırasında bazı riskler söz konusudur.

Hamilelik sırasında meydana gelen en önemli değişiklik östrojen ve progesteron hormonlarının seviyesinin yükselmesidir. Bu durum dişler üzerindeki plak birikiminin artmasına, dolayısıyla mevcut dişeti hastalıklarının büyümesine ve daha rahatsız edici bir hal almasına neden olur. Bu durum özellikle 2. 3. aylık dönemde (hamilelik 3 tane 3er aylık dönemden oluşur ve bu dönemler trimestr olarak adlandırılır) dönemde hamile kadınların çoğunu etkiler.

Hamilelikte dişeti hastalıklarının yanısıra, hamilelikte epulis olarak adlandırılan dişeti büyümeleri görülebilir. Bu büyüme hamileliğin sonlarına doğru veya hamilelikten sonra kendiliğinden iyileşir. Ancak çiğneme ve ağız bakım işlemleri sırasında rahatsızlık veriyorsa , alınması
gerekebilir.

Hamilelik sırasında beslenme hem annenin hem de bebeğin genel sağlığı ve ağız ve diş sağlığı açısından oldukça önemlidir. Hamileliğin 5-6. haftalarında bebeğin diş gelişimi başlar. Bu nedenle bebeğin ağız ve diş sağlığı açısından, hamilelik dönemi boyunca yeteri kadar protein, A,C,D vitaminleri, kalsiyum ve fosfor alınmalıdır.

Hamileliğin diş çürümesine etkisi yoktur. Ancak halk arasında bebeğin kendisi için gerekli olan kalsiyumu annenin dişlerinden alarak, annenin dişlerinin çabuk çürümesine yol açtığı düşünülmektedir. Eğer ağız ve diş bakımı yeterli yapılırsa çürük oluşmaz. Hamileliğin diş çürüğüne etkisi, sadece yaşanan bulantılar sonucunda oluşan kusmanın, ağız ortamındaki asiditeyi arttırması şeklindedir ki, zaten dişler fırçalandığında bu asidite ortadan kalkar.

HAMİLELİK SIRASINDA DİŞ TEDAVİSİ YAPILABİLİR Mİ?

Hamileliğin ilk ve son üç ayında diş tedavisi yapılması sakıncalıdır. Meydana gelen sorunların tedavisi ancak 4. ve 6. aylar arasında gerçekleştirilebilir. Diğer dönemlerde işlem yapılması düşüğe veya erken doğuma neden olabilir. Mecbur kalınan acil durumlarda, var olan sorunun mu, yoksa uygulanan tedavinin mi bebeğin gelişimini daha fazla etkileyeceği göz önüne alınarak, gerekirse jinekoloğa danışılarak karar verilir. Gerçekleşebilecek komplikasyonları ortadan kaldırabilmek için, aslında en doğrusu hamileliğin planlanması aşamasında dişhekimine başvurularak, gereken tedavilerin önceden uygulanmasıdır.

Hamilelik Sırasında Yapılmaması Gereken İşlemler Var mıdır?

Hamilelik sırasında uygulanan lokal anestezik maddelerin kesinlikle octopressin içermemesi gerekir. Zira bu madde uterusta kasılmaya neden olabileceği için düşüğe veya erken doğuma neden olabilir.

Her ne kadar dişhekimliğinde kullanılan röntgen ışını çok az dozda ve anne karnındaki bebeğe yakın olmasa da, mecbur kalınmadıkça hamilelik sırasında röntgen çekilmemelidir.

Hamilelikte ilaç kullanımı dikkat edilmesi gereken bir durumdur. Gereksiz ilaç kullanımından kaçınılmalıdır. Hamilelikte penisilin ve türevlerinin kullanımının bebek için bir sakıncası olmadığı tespit edilmiştir. Ancak tetrasiklin grubu antibiyotiklerin kullanılması, bebeğin dişlerinde tekrasiklin renklenmesi olarak adlandırılan renklenmelerin oluşmasına neden olur.

MENAPOZ DÖNEMİNDE AĞIZ VE DİŞ SAĞLIĞI

Menapoz döneminde bayanlarda hem hormonal hem de psikolojik değişiklikler görülmektedir. Bu değişiklikler ağız ve diş sağlığını da etkiler. Menapoz döneminde hamilelik döneminin aksine östrojen seviyesinde azalma meydana gelir. Östrojen kalsiyumun emilmesi için gerekli bir hormondur ve eksikliğinde kemik erimesi meydana gelir. Kemik erimesi vücuttaki tüm kemiklerde meydana gelir. Dişi çevreleyen kemik dokusunda meydana gelen erime, dişin desteğini kaybetmesine neden olduğu için, dişlerin sallanarak kaybedilmesi ile sonuçlanabilir. Bu nedenle, menapoz döneminde kalsiyum seviyesinin yükseltilmesi için, hekim kontrolünde kalsiyum ve kalsiyumun emilimini arttıran D vitamini alınması gerekecektir.

Menapoz döneminde ayrıca ağız kuruluğu, ağızda yanma hissi ve hassasiyet görülebilir.

DOĞUM KONTROL İLAÇLARININ AĞIZ VE DİŞ SAĞLIĞINA ETKİSİ

Doğum kontrol ilaçları içerdikleri hormonlar nedeniyle, hamilelikte görülenlere benzer ağız içi değişikliklere neden olur. Ayrıca, doğum kontrol ilacı kullanımının, diş çekimi sonrası görülebilen alveolit olarak adlandırılan durumun oluşum riskini 3 kat arttırdığı tespit edilmiştir.

Ağız ve Diş Hakkında Genel Bilgi

03 Şub 2009

Dişlerin Yapı Maddesi Nedir?

Diş mine, dentin, sement ve pulpadan (diş özü) oluşur.

Mine: vücuttaki en sert maddedir. dişi en dıştan koruyucu bir katman olarak çevreler. içinde sinir hücreleri olmadığı için duyarlı değildir. % 97’si kalsiyum tuzlarından oluşur. Diş minesi altıgen “apatit” kristalleri şeklinde düzenlenmiştir. Minenin yapısına giren kalsiyum tuzları, organik diş maketi üzerinde yavaş yavaş çökelerek birikir ve kristalleşir. Bu  birikme, ana rahminde iken başlar. Anne, gebelik süresince bazı ilaçlar alırsa veya çocuk mine teşekkülü sırasında bir hastalık geçirirse mine birikimi aksaklığa uğrayabilir. 0 zaman dişler sarı, gri veya kahverengi olur. Bazen de eksik (hipoplazik) teşekkül eder.

Dentin: minenin altındaki tabakadır. yetişkin bir insan dişinin %75′ini oluşturur. kemikle aynı yoğunluğa sahip olmasına rağmen ısıya ve dokunmaya duyarlıdır. gerektiğinde içerdiği tamir hücreleri ile yeniden dentin dokusu oluşturabilirler. Dişin asıl kitlesini dentin (fildişi) tabakası oluşturur. Dentin, taç kısmında mine; kök kısmında da sement ile örtülüdür. Dentin canlı bir yapıdır ve % 70’i mineral tuzları; % 20si organik madde ve % 10’u da sudan oluşur. Dentinde çok sayıda kanalcık içerir. Bu kanalcıkların içi diş özü sınırındaki dentin yapıcı hücrelerin uzantıları olan iplikçiklerle doludur. Dentin yapan hücrelere “Odontoblast” denir. Dentin kanalcıklarının milimetre karede sayıları 10.000’e. yaklaşır. Diş, dolgu veya kaplama yapılmak için oyulur veya küçültülürse bu kanalcıklar açığa çıkar ve o zaman soğuk, sıcak, tatlı ve ekşiden ağrı duyulur.

Pulpa (diş özü): dişin orta kısmına ve burada bulunan yumuşak dokuya verilen addır. kökün ucuna kadar devam eder. bu kısımda kan damarları yer alır ve bu damarlar sayesinde diş enfeksiyondan korunur ve daima aktif halde kalır. aynı zamanda pulpada aşırı duyarlı sinir hücreleri bulunur ve bu hücreler sayesinde sıcak, soğuk ve basınç gibi duyular hissedilir. “Pulpa” adı da verilen diş özü, dentin tarafından oluşturulan bir odacık içinde yerleşen kılcal atar ve toplar damarlar; duyu sinirleri ve bütün bu yapıları koruyan bir destek dokusundan oluşur. Diş özünün dış çevresi dentin yapıcı hücrelerle (odontoblast) kuşatılmıştır. Bu hücreler, çürük ve diğer zararlı etkenlere karşı, dişi koruyan kale muhafızlarına benzer. Her hangi bir nedenle oluşan çürüğe karşı dentin yapıcı hücreler üstün gelirlerse bu hücreler diş özü kalesini dentinle sıvarlar; yenik düşerlerse diş özü açılır ve iltihaplanır. Bu etkinlik genç insanların diş özünde daha yoğundur.

Sement: kökün etrafını kaplayan kemiksi bir tabakadır, çok incedir. diş kökünün çene kemiğine tutunmasını sağlar.  %65’i inorganik maddedir. Bazen kök etrafında ve kök ucunda aşırı sement birikebilir. Buna “Hipersemontoz” denir.Dişler Ne İşe Yarar?

Dişler sindirim sisteminin başında besinlerin ufalanıp parçalanmasına, koparılmasına yardım eder. kendini çevreleyen destek dokuları korur ve gelişmelerini sağlar. konuşmayı ve seslerin doğru bir şekilde çıkmasını sağlarlar. estetik olarak yüzle bir bütünlük içindedir.

Dişlerin Görevlerine Göre Farklı Yapıları Vardır;

1- Kesici Dişler

Alt ve üst çenedeki ön dişler “Kesici Diş” olarak adlandırılır. Üst çenede genişliği 9-10 mm. olanlar orta kesici; 6-7 mm. olanlar ise üst yan kesicilerdir. Alt orta ve yan kesicilerin genişlikleri  ise 6-7 mm. arasındadır.

2- Kaninler (Köpek Dişleri)

“Köpek dişi” ve “göz dişi” adı da verilen kaninler kesici dişlerden sonra gelir, alt ve üst çenede sağlı-sollu birerden dört (4)tanedir. Uçları sivri olup koparmaya yararlar.

3- Azı Dişleri

Kaninlerin arkasında, azı dişleri yer alır. Yapı olarak birbirinden farklı olan azı dişleri, her bir yarım çenede, iki küçük azı, üç de büyük azı olmak üzere beşer tane ve bir çenede toplam on (10) tanedir.

Bütün küçük azıların çiğneme ve kenetlenmeye yarayan ikişer tümsekçikleri vardır. Üst çenedeki büyük azıların dörder tümsekçiği; alt çenedeki büyük azıların beşer tümsekçiği vardır. Bu tümsekçiklere “tüberkül” adı verilmektedir.

4- Akıl Dişleri – Üçüncü Büyük Azılar = Yirmi yaş Dişleri

Akıl dişleri ayrı bölümde incelenmiştir (yirmi yaş dişleri). Burada, sadece şekillerinin ve kök sayılarının çok değişik olduğunu belirtmekle yetiniyoruz.

Dişlerin Düzgün Konuşmaya Etkisi:

Konuşma, insan ilişkilerinin en önemlilerindendir. Ayrıca, politikacılık, aktörlük, spikerlik, şarkıcılık gibi bazı meslekler, büyük ölçüde düzgün konuşmaya dayanır. Düzgün konuşmada dişlerin önemli rolleri vardır.

Aşağıda ki birkaç örneğin bu rolü vurgulamaktadır.

1- DE ve TE sesleri, dil ucunun, üst kesicilerin damak tarafındaki eğiminden destek almasıyla çıkar.

2- FE ve VE sesleri ise, alt dudağın, üst kesicilerin kesici uçlarına temas etmesiyle çıkar.

3- SE sesi, karışık bir işlemle çıkar. Alt ve üst kesiciler birbiriyle temas halindeyken, dilin, azıların dil tarafındaki yüzeyinden destek alması ve dil ucunun da (kesiciler arasında bir oluk yapıp) hava borusu oluşturmasıyla gerçekleşir. ŞE ve JE sesleri de buna benzer bir işlemle gerçekleşir; fakat bu sırada dil ucu göreve katılmaz.

Dişler çene kemikleri, dişetleri, dil, damak, buların hepsi, çiğneme, tat alma. yutkunma ve konuşma ile ilgili görevlerini bir bütün halinde yürütürler.

Dişlerin Oluşumu ve Gelişimi Ne Zaman Oluyor?

Embriyolojik hayatta (anne karnında) ağız boşluğuna ait oluşum belirtileri 3. haftada görülmesine rağmen, dişlerin gelişimine ait ilk belirtiler 6.haftaya rastlamaktadır. 7.haftadan itibaren dişlerin tomurcukları hafta hafta belirmeye başlar.

Süt Dişleri Nasıl Tanınır?

Süt dişleri, çocuk altı aylıkken çıkmaya başlar ve 2.5 yaşında alt ve üst çenede 10’ardan (20) tane olarak tamamlanır. Süt kesicileri ve süt kaninleri, kalıcı dişlere göre daha küçüktür. Süt azıları da kalıcı azılara göre daha küçük yapıdadır.

Çocuk büyüdükçe, süt dişlerinin kökleri altında yer alan kalıcı dişin kökü, sürme etkisiyle erimeye başlar; kök tamamen eriyip dişin yalnız kuronu kalınca da diş kendiliğinden düşer.

Isırma ve Öğütme Nasıl Gerçekleşir?

Kesici dişler, yiyecekleri ısırmaya ve kesmeye yararlar. Üst diş kavisi, alt diş kavisinden daha geniştir ve onu her yönde taşar. Alt çenenin aşağıya kaymasıyla ağız açılır ve lokma kesici dişlerin arasına girer. Ağız kapatılınca, ısırma hareketi ile üst kesiciler alt kesiciler üzerinde bir makasın ağzı gibi kayar ve yiyecekleri koparır.

Öğütme işlemi alt çene eklemi ve çiğneme kaslarının uyumlu çalışması ve yana hareketlerle gerçekleşir.

Besinleri iyi öğütebilmek için diş dizilerinin düzgün ve eksiksiz olması şarttır.

Diş Etinin Yapısı

Bir dişin dışarıdan sadece taç kısmı görülür ve diğer kısımları çene kemiği içinde gizlenmiştir; üzeri dişeti dokusu ile örtülüdür.

Diş eti, sert, lifli ve kan dolaşımı ile iyi beslenen bir yapı olup; normal rengi uçuk pembedir. Sert ve kemiğe sıkı-sıkıya yapışan 4-5 mm’lik dişeti daha yumuşak bir bağlantı ile yanak ve dudak içini döşer; bu yapıya “Mukoza” denir. Yanak ve dudakların iç yüzü ile diş dizileri arasında “Vestibül” = “Dalız” yer alır.

Tükürüğün Bileşimi ve Etkisi Nasıldır?

Yeni doğan bebeğin ağzı sterildir (mikropsuzdur), fakat birkaç dakika sonra kirlenir ve yaşam boyu da mikroplu kalır. Öyleyse neden hastalanmıyoruz? Çünkü ağızda bulunan bakterilerin çoğu hastalık yapmayan mukoza (saprofit) türdendir. Ancak vücudun direnci kırılınca bu bakteriler hastalık etkeni olabilir. Ağızda bulunan bakterilerin hepsi “Ağız florası”nı oluşturur.

Diğer yandan, ağız boşluğunun çok önemli bir koruyucusu daha vardır: Tükürük. Kulak önü, çene altı ve dil altı bezleri tarafından üretilen renksiz, özel kıvamda, akıcı bir sıvı olan tükürük, üretildiği bezlerden kanalcıklar aracılığı ile ağız boşluğuna taşınır. Bezler günde 5 litreye yakın tükürük üretirler. Kulak önü tükürük bezinin kanalı, üst 1. büyük azı yakınında; diğer tükürük bezlerinin kanalcıkları da dil altında ağza açılırlar. Tükürük içinde bakterilerin üremesini durduran fermentler, fluor ve kalsiyum tuzlan bulunur. Tükürük kanallarının açıldığı yerde diş taşlarının fazla birikmesi, bileşimindeki kalsiyum tuzlarının çökelmesi nedeniyledir. Tükürüğün ağız ve dişlere yararlı etkileri şöyle özetlenebilir;

1- Tükürük, dişleri mekanik olarak temizler.

2- Tükürük, dişleri çürümekten korur.

3- Tükürük, içinde bulundurduğu mayalarla ağız mukozasını korur.

Çürük Tedavisi:

Diş sert dokularının madde kaybı ile birlikte ilerleyen hastalığına çürük denir. diş sert dokularında kaybolan maddeyi yerine koyacak bir yenileme ya da tamir olayı olmaz. yani çürükte madde kaybının dokularca tamir olanağı yoktur. ayrıca çürük boşluğu çürütücü etkenlerin yerleşmesi, gelişmesi ve korunması için bir barınak teşkil eder.bu nedenle çürük tedavisinde başlıca iki çaba vardır: Çürütücü etkenlerin barınağını ortadan kaldırmak ve dişteki madde kaybını birtakım dolgu malzemeleri ile gidererek tekrar iş görür hale getirmek… eğer elimizde çürüyerek kaybolan diş dokularını fiziksel, kimyasal ve biyolojik özelliklerine sahip ve tedavi edilecek dişe mükemmel bir şekilde yapışıp kaynaşabilecek bir dolgu maddesi bulunsaydı çürüğü temizlemek ve doldurmak basit bir işlem olurdu. ancak bugün bu özelliklerin tümüne sahip bir dolgu maddesi olmadığı için, ön dişlerde estetiği arka dişlerde de dayanıklılığı sağlayan çok çeşitli dolgu maddeleri kullanılmaktadır. bu maddelerin değişik özellikleri nedeniyle dolgu yapma tekniklerinde en uygun şekil ve yöntem dişten dişe değişmektedir.

Çürük Tedavisinde Kullanılan Malzemeler Nelerdir?

*Çinko içerikli genelde geçici amaçla kullanılan maddeler
*Kalsiyum içeren dişi iyileştirici özelliğe sahip maddeler
*Gümüş, kalay, çinko,altın içeren dayanıklı maddeler
*Cam, alüminyum, fosfat ve yapay reçinelerin bir karışımı olan estetik amaçlı kullanılan maddeler
*Alüminyum silikat cam partiküllerinden oluşan çok çeşitli amaçlar ile kullanılan maddeler
*Ağız dışında hazırlanıp dişe yapıştırılan (bonding) blok malzemeler

Diş Gangreni Nedir?

Dişin pulpa tabakasının (sinir-damar ağı) mikroorganizmalarca işgali sonucu canlılığını kaybettiği bazı durumlarda içerdiği protein, karbonhidrat ve yağların kimyasal olaylar sonucu parçalanmasıdır. çürüğe meyilli dişlere sahip bireylerin daha çocuk yaşlardayken ilk çıkan daimi dişlerinde bile aşırı çürük sonucu pulpa gangrenine rastlanabiliyor.

Diş Gangreninin Sebepleri Nelerdir?

Ani darbelerle dişin kırıldığı durumlarda olabildiği gibi sürekli ve yavaş yavaş etki yapan yüksek dolgular, sızıntılar, sinire ulaşan çürükler de dişin ölümüne sebep olabilir.

Diş Gangreninin Tedavisi Var mıdır?

Dişi canlı olarak ağızda tutmak için artık çok geçtir. yapılacak tedavi şekli dişin ortasındaki bozulmuş yapıların temizlenmesidir (kanal tedavisi). en son çare ise ne yazık ki çekimdir.

Ortodonti Hakkında Tüm Bilinmek İstenenler

03 Şub 2009

Ortodonti, dişler ve çenenin normal yapısı ve gelişimi, meydana gelen bozukluklar ve bu bozuklukların tedavisi ile ilgilenen dişhekimliği dalıdır. Diş hekimi olarak amacımız sizi en güzel ve en sağlıklı gülümsemeye kavuşturmaktır. Ortodontik tedavi sizi daha güzel bir gülümsemeye kavuşturur. Bununla birlikte, dişlerin birbirleriyle ilişkilerini düzelterek daha iyi fonksiyon gören dişlere ve çene eklemine sahip olmanızı sağlar.

ORTODONTİNİN KAPSAMI

Ortodontik tedavi süt dişleri döneminde uygulanarak, bu dönemde görülen parmak emme, dudak yeme gibi alışkanlıklara bağlı olarak ortaya çıkan sorunlar ortadan kaldırılır. Böylece iskelet yapıda kalıcı bir bozukluk meydana gelmesi engellenmiş olur.

Karışık dişlenme dönemi de ortodontinin kapsamındadır. Bu dönemde hem süt dişleri hem de kalıcı dişler ağızda bulunur. Süt dişlerinin erken kaybedilmesi ve alttan gelen sürekli dişe rehberlik edememesi durumunda yer darlıkları ortaya çıkar. Ortodonti bu yer darlıklarının giderilmesi ile ilgilenir. Aynı zamanda bu dönemde çene gelişimleri devam etmektedir. Alt ve üst çene gelişiminin birbiriyle uyumlu olarak meydana gelmemesi sonucunda ortaya çıkan çeneler arası uyumsuzluk da ortodontinin kapsamındadır.

Kalıcı dişler döneminde ortodonti diş dizilerindeki bozuklukların düzeltilmesi ile ilgilenir.

Dişeti hastalıklarına bağlı olarak meydana gelen düzensizliklerin tedavisi ve doğuştan eksik olan veya sonradan kaybedilen dişlere bağlı olarak ortaya çıkan düzensizliklerin tedavisi de ortodontinin kapsamına girer.

ORTODONTİK PROBLEMLERİN SEBEPLERİ NELERDİR?

Ortodontik problemlerin sebepleri kalıtımsal veya sonradan kazanılmış olabilir. Uzun süre emzik ve biberon kullanılması, parmak emme ve dudak ısırma gibi alışkanlıklar ortodontik bozukluklara neden olur.

ORTODONTİSTE NE ZAMAN GİTMEK GEREKİR?

Çene kemiklerine ait bozuklukların oldukça erken yaşta düzeltilmesi gerekirken, sadece dişlerin düzensizlik gösterdiği durumlarda tedavi için zaman vardır. Yetişkinler her yaşta ortodontiste başvurabilir. Ancak artan yaş tedavi süresini uzatır. Erken yaşlarda ortodontiste gidilmesi hemen tedaviye başlanacağı anlamını taşımaz. Çocuk ortodontist kontrolünde olursa, potansiyel bir problem kontrol altında tutulmuş olur. Böylece, en uygun zamanda müdahale edilebilir.

ORTODONTİK TEDAVİ İÇİN YAŞ SINIRI VAR MIDIR?

Sadece dişleri kapsayan bozuklukların düzeltilmesinde yaş sorun değildir. 7 den 70 e her yaşta ortodontik tedavi uygulanabilir yeter ki dişler ve dişetleri sağlıklı olsun. Ancak, yaş arttıkça ortodontik tedavi süresinin arttığı düşünülmektedir.

Eğer bireyin kemik yapısında bir bozukluk söz konusuysa yaş önemlidir; ergenlik çağına kadar tedavi edilmelidir. Çünkü çene gelişimleri tamamlandıktan sonra kemik gelişimine müdahale etmek mümkün değildir. Bu nedenle çene kemiklerini ilgilendiren bozukluklar, ileri yaşlarda ancak ameliyatla düzeltilebilir.

ORTODONTİK TEDAVİ NASIL UYGULANIR?

Ortodontik tedavi uygulanma şekline göre sabit ve hareketli tedavi olarak ikiye ayrılır:

Sabit Ortodontik Tedavi: Adından da anlaşılacağı gibi hastanın çıkartamayacağı sabit apareylerin kullanıldığı ortodontik tedavi şeklidir. Dişler üzerine braket olarak adlandırılan oluklu bir metal (günümüzde porselen braketler de kullanılmaktadır) yapıştırılır. Bu oluktan bir tel geçer.

Hareketli Ortodontik Tedavi: Hastanın kendisinin takıp çıkartabileceği apareyler kullanılır.

Hareketli tedavi daha çok 6-12 yaş arası çocuklarda uygulanır.

Bazı durumlarda her iki tedavi şeklinin de uygulanması gerekebilir.

ORTODONTİK TEDAVİ NASIL ETKİ GÖSTERİR?

Gelişim döneminde çene kemiğine kuvvet uygulanarak gelişim yönlendirilebilir, arttırılabilir veya azaltılabilir. Aynı şekilde dişlere de kuvvet uygulanarak, yerleri ve pozisyonları değiştirilebilir. Ortodontik tedavi sırasında kullanılan sabit ve hareketli apareyler, dişlere ve çene kemiklerine kuvvet uygulayarak etki gösterir.

ORTODONTİK TEDAVİ NE KADAR SÜRER?

Ortodontik tedavinin süresi pekçok faktöre bağlıdır. Ancak süreyi etkileyen en önemli faktör, ortodontik sorunun şiddetidir. Diş hekimliğinde uygulanan diğer tedavilerle kıyaslandığında, ortodontik tedavi uzun bir süreci kapsar. Bu nedenle, tedavinin en kısa sürede tamamlanabilmesi için, ortodontistinizin uyarılarını dikkate almalı ve randevularınızı aksatmamalısınız.

ORTODONTİK TEDAVİNİN FAYDALARI NELERDİR?

Dişlerinizde çapraşıklık olduğunda temizlenmeleri zorlaşır. Bu nedenle çürük ve dişeti hastalığı oluşumu riski artar. Ortodontik tedavi bu riski ortadan kaldırır.

Alt ve üst dişler kapanış esnasında birbiriyle kenetlenir. Ancak çapraşıklık mevcutsa, bazı dişler diğerlerine göre daha önce temas eder ve çok daha fazla kuvvete maruz kalır. Bu kuvvete bağlı olarak, dişlerde ve çene ekleminde problemler görülebilir. Ortodontik tedavi ile bu problemlerin meydana gelmesi engellenmiş olur.

ORODONTİK TEDAVİNİN ZORLUKLARI NELERDİR?

Ortodontik tedavi sırasında daha önce yaptığınız herşeyi yapabilirsiniz. Sadece, sakız, asitli içecekler ve sert besinler ortodontik apareylere zarar verebileceği için, yiyecekler konusunda kısıtlamalar söz konusudur. Ayrıca, ortodontik tedavi uzun bir süreci içerdiğinden randevuların aksatılmaması gerekir.

OROTODONTİK APAREYLERİN DIŞARIDAN BAKILDIĞINDA DAHA AZ FARKEDİLMESİ MÜMKÜN MÜDÜR?

Diş hekimliği teknolojisinde yaşanan gelişmeler sonucunda, günümüzde, dışarıdan bakıldığında daha az farkedilen, diş renginde porselen braketler kullanılabilmektedir. Ayrıca braket dişlerin damak ve dil tarafına yerleştirilerek, dışarıdan bakıldığında hiç farkedilmemesi sağlanabilir.

ORTODONTİK TEDAVİ SIRASINDA DİKKAT EDİLMESİ GEREKENLER

Ortodontik tedaviye başlanmadan önce ağızdaki tüm çürükler ve dişeti hastalıkları tedavi edilmelidir.
Sabit veya hareketli hangi şekilde olursa olsun, ortodontik tedavi sırasında ağız hijyenine dikkat edilmelidir. Hareketli aparey kullanılıyorsa, yemeklerden sonra aparey çıkartılıp dişler fırçalanmalıdır. Apareyin hijyenine de aynı oranda özen gösterilmelidir. Sabit tedavide kullanılan braketler yiyecek artıklarının birikmesi için oldukça uygun bölgelerdir. Bu nedenle, yemeklerden sonra ortodontik diş fırçaları kullanılarak, braketler ve teller arasındaki yiyecek artıkları özenle temizlenmedilir. Ağız hijyenine dikkat edilmezse, çürüklerin ve dişeti problemlerinin oluşması kaçınılmazdır.
Ortodontik tedavi uzun süren bir tedavidir ve aylık kontroller söz konusudur. Bu nedenle kişinin istekli olması ve randevularını aksatmaması gerekir.
Herhangi bir şekilde kullanılan apareylerde kırılma, kopma veya çıkma meydana geldiğinde, tedavi olumsuz olarak etkilenebileceği için, zaman kaybetmeden ortodontiste başvurmak gerekir.
Pekiştirme tedavisi oldukça önemlidir. Dişlerin aldığı pozisyonu koruyabilmek için bu tedaviye mutlaka uyulmalıdır.