Posts Tagged ‘genel sağlık’

Böbrek Taşları Hakkında Bilgi

12 Şub 2009

Böbrek Taşları

Üriner sistem, böbrekler, ureterler, mesane ve uretradan oluşmuştur. Böbrekler, fasulye şeklinde organlar olup, kaburgaların hemen altında ve belkemiğinin her iki yanında yeralır. Bu organların asıl görevi, vücuttaki fazla suyu ve artık maddeleri idrar şeklinde dışarı atmaktır. Bu işlevi sonucunda, kandaki bazı dengeleri sabit şekilde tutmayı sağlarlar.

Böbrekle mesane arasında yeralan ve idrarı mesaneye taşıyan tüp şeklindeki organlara da “üreter” denir. Yaklaşık 22-25 cm uzunluğundadır. Mesane ise karnın alt kısmında yeralır ve idrarın depolanmasına yarar. Tıpkı bir balon gibi elastikliği sayesinde genişleyerek bu işlevini yerine getirir. Burada depolanan idrar, “uretra yolu” ile vücut dışına atılır.

Esas olarak böbrek taşı, idrar içinde çöken kristallerin böbrek iç yüzeyine tutunmasından ve birikmesinden oluşur. Normalde idrar içinde bu kristalleşmeyi ve çökmeyi engelleyen ve “inhibitör” denilen maddeler vardır. Bu inhibitörler, her insanda yeterli miktarda olmayabilir ve bu da taş oluşumuna yolaçar.

Diğer bir neden ise idrarın asidik veya bazik oluşudur. Eğer oluşan bu kristaller ve kumlar, yeteri kadar küçükse, idrar yollarına takılmadan ve de herhangi bir probleme yolaçmadan düşerler.

Böbrek taşları, kimyasal yapıları bakımından birçok maddenin kombinasyonundan oluşmuştur. En çok görülen taş tipi, kalsiyum içeren ve fosfat veya oksalat kombinasyonlu taşlardır. Bu maddeler, bir insanın normal günlük gıdalarında mutlaka bulunurlar. Ayrıca kemik ve kas yapılarının önemli yapıtaşlarıdırlar.

“Ürolithiasis” tibbi bir terim olup, üriner sistemin herhangi bir yerinde taş olduğunu ifade etmek için kullanılır. Diğer terimler olan idrar yolları taşı ve “nefrolithiasis” aynı amaç için kullanılır. Doktorlar bu terimleri, genellikle taşın yerini tanımlamak için kullanırlar.

Böbrek taşları ile safra kesesi taşlarının bir bağlantısı ve ilgisi yoktur. Bunlar vücudun farklı sistemlerinde oluşmuş taşlardır. Net olarak bilinmeyen bazı sebeplerden dolayı Amerika Birleşik Devletleri’nde ve diğer gelişmiş ülkelerde, son 20 yıldır taş hastaları sayısında artış vardır.

Beyaz ırkta taş sıklığı, siyah ırka oranla daha fazladır. Erkeklerde taş sıklığının fazla olmasına rağmen son 10 yıldır kadınlarda da taş oluşma hızında artış vardır ve taş oluşma oranları değişmektedir.

Böbrek taşları
genellikle 20 ile 40 yaş arasında gelişir. Bir kimsede bir kere taş gelişirse, bu şahısta bundan sonra yeni taş oluşma oranı, diğer kimselere göre daha fazladır.

Doktorlar, oluşan taşların sebebini bazen tam olarak bilemezler. Bazı gıdaların taş oluşumundan sorumlu olduğu düşünülse de bu spesifik maddelerin taş oluşumunda kesin etkili olduğu şüphelidir. Ailesinde taş olan birisinin, kendisinde de taş oluşması olasılığ,ı genetik faktörlere bağlı olarak fazladır.

İdrar yolları infeksiyonları, kistik böbrek hastalığı gibi bazı böbrek hastalıkları, paratiroid bezinin fazla çalışması (hiperparatiroidizm) gibi durumlarda, böbrek taşı oluşması kolaylaşır. Genellikle böbrek taşının ilk belirtisi şiddetli ağrıdır. Ağrı, taş, idrar yolunu tahriş edince veya çoğunlukla tıkayınca gelişir ve aniden başlar.

Hastalar, tipik olarak taşın olduğu tarafta sırtta veya karnın alt kısmında keskin, kramp tarzında gelip giden ağrılar duyarlar. Bazen bu yakınmalara bulantı ve kusma eşlik eder. Daha sonra ağrı, kasık bölgesine doğru yayılır. Eğer taş düşemeyecek kadar büyükse, idrar yolunun herhangi bir kesiminde takılır ve yerine göre farklı yakınmalara sebep olurlar.

Mesaneye çok yaklaşmış taşlarda, hastalar, sık idrara çıkma, idrarda yanma hissi duyarlar. Bu daha çok irritasyona bağlı olduğu için bekledikleri kadar idrar yapamazlar. İdrar yaparken çok fazla ağrı ve yanma hissederler. Yine taşların idrar yollarını irrite etmesi sonucu idrarda kanama görülür. Ancak bu hiçbir zaman önemli bir kanama olamaz. Bu belirtilerle birlikte ateş de varsa, bu da infeksiyon belirtisidir. Bu durumda acilen doktorla irtibat kurmak gerekir. Bazen, “sessiz” denilen, yakınmaya sebep olmayan taşlar, genel sağlık kontrolleri sırasında tesadüfen saptanır.

Bu yakınmalar ile başvuran hastanın, röntgen ve/veya ultrasonografik incelemeleri sonucu, böbrek taşı saptanır. Bu tanı metodları ile taşın yeri ve büyüklüğü saptanır. Kan ve idrar testleri de hem taşın yapısı hem de gelişmiş olan böbrek fonksiyon bozukluklarının tesbitine yarar.

IVP (intravenöz pyelografi) denilen tetkikle de böbrek fonksiyonları belirlenir ve tedavi planı yapılır. Yaşamı boyunca bir kereden fazla taşı oluşan hastaları, diğerlerinden ayrı tutmak ve ayrı değerlendirmek gerekir.

Taş oluşumunu engelleme, çok önemlidir. Oluşumu engellemek için önce sebepler belirlenmelidir. Ürolog, bazı kan ve idrar testlerinden oluşan bir dizi laboratuvar tetkiki ister. Hastaların tıbbi özgeçmişleri, beslenme alışkanlıkları saptanır. Eğer taş ele geçmişse, saklanır ve kimyasal analizi yapılır.

Taş tedavi edildikten sonra, hastanın 24 saat idrar toplaması istenir. Bu idrarın miktarı, içerdiği kalsiyum, sodyum, ürikasit, oksalat, sitrat ve kreatinin miktarı, asitlik derecesi ölçülür. Magnezyum sistin taşından şüphe duyuyorsa idrar örneğinden özel bir yöntemle varlığı araştırılmalıdır.

İdrarda kalsiyum atılımının fazlalığı, aynı zamanda açlık ve yükleme testleriyle hasta hastaneye yatırıldıktan sonra da tespit edilebilir. Bunlar ayrı sekillerde yorumlanır. Ürolog, tüm bu verileri kullanarak, taşın sebebini saptamaya çalışır.

Taş oluşumunu engellemek için yapılması en kolay şey, bol miktarda su içmek ve bunu alışkanlık haline getirmektir. Devamlı taş üreten hastalar, günde en az iki litre idrar çıkartacak kadar su içmelidirler. İdrarlarında fazla miktarda kalsiyum ve oksalat atılan hastalarda, bu maddeleri içeren gıdaları daha az tüketmelidirler. Bazı kimseler fazla miktarda kalsiyumlu gıdalar almamalarına rağmen idrarlarında kalsiyum miktarı fazla çıkar. Yine kalsiyum içeren antiasitlerden (mide asidini azaltan) ve aşırı D vitamini alınmamalıdır.

Ürologlar, kalsiyum ve ürik asit taşlarının oluşumunu engellemek için ilaç verebilirler. Bu ilaçlar, taş oluşumunda anahtar rol oynayan idrar asitliğini ve alkaliğini ayarlarlar. Allopurinol adı verilen ilaç da sık kullanılır ve idrarda kalsiyum miktarını ve ürikasit miktarını azaltır. Bir diğer tedavi yolu, kalsiyum taşlarını önlemek için idrarda atılan kalsiyum miktarını kontrol altında tutmaktır. Bunun için de içeriğinde hidroklorotiazid bulunan idrar söktürücü ilaçlar kullanılır. Bu ilaç, böbreklerden idrara geçen kalsiyum miktarını önemli oranda azaltır.

Bazı bağırsak hastalıklarında görülen ve aşırı kalsiyum emilimine bağlı olan, idrarda fazla kalsiyum atılmasını engellemek için ise bağırsaktan emilimi azaltan sodyum selüloz fosfat kullanılır. Bu ilaç, kalsiyumu bağırsakta tutarak, kana geçmesini ve idrarla atılmasını önler.

Yine deneysel olarak, oksalat idrarda itrahının fazla miktarda saptandığı durumlarda B6 vitaminin kullanılması faydalı olacağı bildirilmiştir.

Eğer taş, tam olarak ortadan kaldırılamazsa hasta, acetohidroamikasit (AHA) adındaki ilacı kullanabilir. İlaç, uzun süre antibiotik tedavisi ile birlikte kullanılabilir.

Extracorporeal shockwave lithotripsy (ESWL), üriner sistem taşlarının tedavisinde en sık ve güvenle kullanılan tedavi yöntemidir. ESWL cihazları, vucut dışında oluşturulan ve vucuda gönderilen şok dalgalarının taşa çarparak onu kırması esasına dayanarak çalışırlar. Burada taşlar, kum taneleri gibi parçalanırlar ve idrarla kolaylıkla atılabilecek hale gelirler.

Çok çeşitli ESWL cihazları vardır. Bir kısmında, bir su banyosu vardır ve şok dalgaları, bu banyo aracılığı ile vücuda gönderilir. Diğer bir kısmında, su banyosu bir zarla örtülü olup hasta bu zarla temas eder.

Bir çok cihaz, taşı röntgen ışınları ile tesbit eder. Ancak bazı cihazlarda, odaklama denilen bu özellik, ultrasonografi ile yapılır ve bir radyasyon riski olmadığı için doktor, tüm seans boyunca görüntüleme sistemini çalıştırarak tedaviyi devamlı olarak izler. Radyolojik odaklı cihazlarda bu kullanılmaz. Ayrıca küçük odaklı (küçük bir noktaya şok gönderen) cihazlarda anestezi gerekmez ve küçük çocukların taşları rahatlıkla kırılır.

Birçok vakada ESWL, ayakta bir işlem olarak uygulanır ve hastanede yatmaya gerek yoktur. Tedavi sonrası toparlanma dönemi çok kısadır ve birçok hasta tedavi sırasında veya kısa bir süre sonra normal günlük aktivitelerine döner.

ESWL tedavisinin kesinlikle kullanılmaması gereken iki durum, kanama hastalıkları ve gebeliktir. ESWL tedavisinin de kendine göre komplikasyonları olabilir. Aşağı yukarı tüm hastaların tedavi seansları sonrasında birkaç gün idrarları kanlı olur. İdrarlarında ve böbrek bölgelerinde, kum dökmeye bağlı yanma ve ağrı olabilir.

Komplikasyonları azaltmak için hastaların tedaviden uzun süre öncesinden başlayarak Aspirin ve kan pıhtılaşmasını önleyici ilaçlar almaması gerekir. Bazen, dökülen kum parçaları, idrar yolunda sıkışır ve düşmez. İdrar akımına engel olan ve ağrıya neden olan bu nadir durumda, bazen ürolog, idrar yolunu rahatlatmak için ince silikon bir tüpü idrar yoluna (mesaneden böbreğe) yerleştirir.

Bazen taşların çıkartılabilmesi için Perkutan Nefrolitotomi denilen cerrahi yönteme gerek duyulur. Bu yöntem, taşların büyük olduğu böbreğin, özellikle alt kısmında yerleşmiş büyük taşlarda; taşla birlikte böbrek çıkışında daralma meydana gelmesi durumunda (dışardan damar basıncı hariç) veya ESWL’nin etkili olamayacağı durumlarda tercih edilir.

Bağırsak Kanaması Hakkında

12 Şub 2009

Bağırsak Kanaması

Tifo gibi, bağırsak iç yüzeyinde yangıya ve giderek bağırsak duvarında incinmeye yol açan mikroplu hastalıklar. Çeşitli nedenlerle oluşan ülserler, bağırsak duvarındaki damarların aşınmasına ve sonuçta bağırsak boşluğuna kan dolmasına yol açabilir. Aniden ve hızla gerçekleşen bütün iç kanamalarda olduğu gibi, dolaşım sistemine ait belirtiler dikkati çeker.

Dolaşım sistemindeki kan azalınca beyine yeterli oksijen taşınamaz ve bu nedenle bilinç bulanıklığı, baş dönmesi hatta bayılma gerçekleşir. Kalp daha hızlı çalışarak dokulara belirli bir süre içinde daha fazla kan ve böylece oksijen ulaştırmaya gayret eder. Kan damarlarının dolgunluğu azaldığından tansiyon düşer. Dolaşım sistemine ait bu belirtiler yanında, bağırsak duvarında aşınmaya ve damarın delinmesine yol açan hastalığa ait belirtiler de bulunur. Bu hastalığın ülser olması halinde, hasta daha önce özellikle açken karnında yanmalar ve sancılar hisseder.

Kısa bir süre içinde oluşan büyük çapta kanamalar yanında, uzun bir süre içinde gerçekleşen küçük kanamalar da görülebilir. Bu durumda belirtiler ani kanamalardakinden farklıdır. Bazen durum ancak ileri derecede bir kansızlığın sebebini ortaya çıkarmak için dışkıda kan varlığının aranması sonucu anlaşılır. Büyük çapta kanamalarda, dışkı ile karışmış kan siyahlaşır. Az miktarda kanama, ancak dışkıya bazı kimyasal ayraçlar eklenerek anlaşılır.

Bağırsak kanamalarının tedavisi etkene göre değişir. Genellikle dolaşım sistemi belirtilerini düzeltecek kadar kan verilir. Bir süre ağız yerine damardan besleme uygulanır; kanın pıhtılaşma yeteneğini çoğaltıcı, mide asitliğini azaltıcı ilaçlar, sinir sistemini düzenleyici maddeler kullanılır. Bu tedbirlerle önlenemeyen kanamalar cerrahi girişimle iyileştirilir.

Havale Nedeni ve Tedavisi

12 Şub 2009

Havale

Havale geçiren biri olduğunda şaşırıp kalmamak için basit ilkyardım yöntemlerini öğrenmek gerekir. Havale, insanda çaresizlik duygusu uyandıran, en ürkütücü belirtilerden biridir.

Nedenleri
Bebeklerde ve küçük çocuklarda havalelerin başlıca nedeni yüksek ateş ve sıcaklıktaki ani artıştır. Yüksek ateşte havale geçirme eğilimi aileden gelir. Ancak havale geçirenlerde zamanla buna direnç gelişir ve genellikle beş yaşından sonra ateş havaleleri pek görülmez. Yenidoğanlarda havaleler, beyin hasarlarından ya da merkezi sinir sistemi bozukluklarından kaynaklanabilir. Sara da bir havale nedenidir. Kaza sonucu zehirlenmeler, alkolizm ya da kurşun, cıva gibi maddelerle zehirlenmeler de havalelere yol açabilir.

Belirtiler
Ateşe bağlı havale çoğunlukla çocuğun bilincini yitirmesi ve yere düşmesiyle başlar. Genellikle denetimini yitirir ve kasılır, çırpınır, titrer. Solunumu güçleşir, ağzından salya akabilir. Dişleri çok sıkı kenetlenebilir ve arada kalmışsa dilini ısırabilir. İdrar ve dışkı kaçırabilir. Havaleden sonra hasta çoğunlukla bir an kendine gelir ama sonra hemen uykuya dalar. Yüzünde duruma özgü bir ifadeyle horlayabilir. Bu tip havaleler yalnızca bir – iki dakika sürer. Sara havaleleri ise, ya bedenin belirli bölgelerini ya da hem bilinci hem de beden kaslarını etkiler. Dili ısırma olasılığı dışında, sert bir cismin üstüne düşerek ya da yerde çırpınırken bir eşyaya çarparak yaralanmalar olabilir. Kişi kusup tıkanırsa ya da kusmuğu akciğerlerine giderse, ciddi komplikasyonlar, hatta ölüm söz konusu olabilir. Araç kullanırken ya da bir makineyle iş yaparken havale geçirilirse, korkunç kazalar ortaya çıkabilir.

Tedavi
Havale geçirmekte olan birini (yardım çağırmak için bile olsa) kesinlikle yalnız bırakmayın. Nöbeti yalnızca birkaç dakika sürecektir, yanında kalmanız en doğru hareket olur. Havale geçiren kişinin yanına eğilin ve olanaklıysa bir kumaş parçasını, sözgelimi katlanmış bir mendili dişlerinin arasına yerleştirin. Dişleri birbirine kenetlenmişse, sakın ağzını açmaya çalışmayın. Üstündekileri, özellikle boynunu ve göğsünü sıkan giysileri gevşetin. Kolları ile bacaklarını ve kafasını, çevredeki cisimlere çapmasını engelleyin. Olanaklıysa bu tür eşyaları uzağa çekin. Havale geçiren kişiyi zorla tutmaya ya da tokatlayarak ayıltmaya çalışmayın. Kusuyorsa, kafasını bir yana çevirerek kusmuğunun dışarı akmasını sağlayın. Hastayı çırpınması kesildiğinde, kendini toparlayabileceği bir pozisyona getirin ve kendine geldiğinde ya da uykuya daldığında hemen bir doktor bulun. Çocuğun ateşi varsa, doktor beklerken alnına ıslak bir bez koyun.

Migren – Baş Ağrısı

12 Şub 2009

Migren

Halk arasında yarım baş ağrısı diye bilinen ve soğuk bir terleme ile birlikte gelip, başın ve yüzün yarısını kaplayan özel bir baş ağrısıdır. Ağrılar bazen dayanılmayacak kadar şiddetli olur. Birkaç dakika sürebileceği gibi saatlerce hatta günlerce devam eder.

Migren, herhangi bir hastalığın belirtisi olabildiği gibi, belirli bir neden olmadan da görülebilir. İrsi olanlar da vardır.
Başın yarısında zonklamalar, bulantı ve bazen kusma görülür.

Gözünün önünde siyah benekler, bulanık lekeler, uçuşur. Bazı kimseler, konuşmakta da zorluk çekerler.

Ağrı geldiği zaman, karanlık bir odada sırt üstü yatmak oldukça etkilidir. Ayrıca, hazımsızlığı önlemek, haftada iki kere ılık banyo yapmak, sebze yemek ve kahve, çay, sigara, içki, gibi zararlı şeyleri terk etmek gerekir.

Sivilce Tedavisi ve Reçeteleri

12 Şub 2009

Sivilce Tedavisi ve Reçeteleri

Sivilce (bir başka adıyla akne, acne vulgaris) günümüzde en sık rastlanan cilt hastalıklarındandır. Bu yağ bezlerinin iltihaplı hastalığı genel olarak 30-35 yaşlarından sonra geçer. Ciltte sivilce oluşumunda kozmetik ürünlerin kullanımına dikkat edilmesi gerekir. Kullanılan ürünler sivilceyi besleyici özellikte olmamalıdırlar.
Sivilceleri sıkmak riskli bir uğraştır, iz kalabilir, iltihaplanma yayılarak artabilir. Yine de sıkılmadan durulacak gibi değilse bunu çok dikkatli yapmakta fayda var.

İlk önce deri buhara tutulmalıdır. Uygun bir kabın içine kaynar su dökün ve üzerine kuru ot ekleyin (papatya, aynı safa, nane veya civanperçemi bitkilerinden birini seçin), yüzünüzü kabın üzerine yaklaştırın ve kafanızın üzerine havlu kapatın. 7-10 dakika böylece bekleyin. Unutmadan, bu işlem öncesi el ve tırnaklar iyice temizlenmelidir, varsa alkolle durulanmalıdır. Bunları yapmazsanız sıktığınız sivilcenin yerinde çıban oluşabilir. Kaş yaparken göz çıkarmamak lazım.

Deriyi buhara tutma işlemi tamamlandıktan sonra sivilceyi çok dikkatli bir şekilde sıkın. Sivilceyi sıktığınız kısmı alkolle silin. Bir süre sonra gözenek sıkılaştırıcı maskeyi kullanabilirsiniz: yumurta akı, 1 tatlı kaşığı bal, 1 tatlı kaşığı tuz; hepsini çırpın, yüzünüze maske olarak uygulayıp 25 dakika bekletin, sonra yıkayın. Veya bir başka maske tarifi: 1 tatlı kaşığı bal, 1 tatlı kaşığı tuz, 1 tatlı kaşığı maya, limon suyu, 1 tatlı kaşığı ılık su; hepsini karıştırın, yüzünüze sürün, 20-25 dakika bekletip yıkayın.

Yağlı ciltler alkol içeren losyonla veya karışımla günde birkaç kez silinmelidir. Bunu özellikle dışarıdan eve geldiğiniz zaman yapmaya gayret gösterin.

Haftada bir kez “tuzla tedavi” yapmayı deneyin. Banyodan sonra, pamuğu tuza batırın sonra yüzünüzü dairesel hareketlerle silin. Yüzünüzü yıkayın.

Sivilce tedavisi komplike bir şekilde gerçekleştirilmelidir, haricen kullanılan ürünler olduğu gibi, bazı ürünleri de dahilen kullanmalısınız. Sivilceden kurtulmak için öneriler:

Beyaz lilyumun taze çiçeklerini şişeye koyun, üzerine alkol eleyin, her akşam bu karışımla yüzünüzü silin.
Aloe yapraklarının suyunu kullanabilirsiniz. Aloe yapraklarını toplayın, yıkayıp 10 gün serin bir yerde saklayın. Sonra suyunu sıkın. Bu suyla yüzünüzü silin.

Huş ağacı tomurcuğundan yapılan kompres sivilcelerden kurtulmaya yardımcı olur. 1 yemek kaşığı huş ağacı tomurcuğunun üzerine bir su bardağı sıcak su ekleyip 10-20 dakika kaynatın. Soğuttuktan sonra yüzünüze uygulayın. Tomurcukları çay gibi demleyerek içebilirsiniz de. Huş ağacı yaprakları da kullanılabilir. Yıl boyunca çayını için ve sağlıklı olun. Bu çayla ayrıca saçlar da durulanabilir.

Sinirliotun taze sıkılmış suyuyla yüzünüzü silin, maske olarak kullanın.
2 çorba kaşığı yabani çuha çiçeği köklerine 1 bardak kaynar su ekleyin. 1 saat bekleyin. Süzüp cildinizi bu çayla silin.
1 çorba kaşığı mürver çiçeğine 1 bardak sıcak su ekleyin, demleyin. Günde 3 defa bu çayı bölerek için.
Yabani kiraz çiçeklerini kaynatın, suyuyla yüzünüzü yıkayın.

Çam kabuğu, tomurcuğu ve yapraklarını kaynatın, yüzünüzü yıkamak için kullanın. Banyo için de kullanabilirsiniz.
300 ml kaynayan suya acı pelin otunu ekleyin. Demleyin. Kompres olarak kullanın. Taze pelin suyunu maskelere ekleyin.

Devetabanı yapraklarına sıcak su ekleyin (1:10), yağlı ciltler için maskelerde kullanın.
4 çorba kaşığı oğulotu (melisa) + 1 bardak kaynar su. Şişliklerde kullanabilirsiniz.
1 çorba kaşığı andız köklerine yarım litre sıcak su ekleyin. 5 dakika kaynatın. Süzün. Yüzünüzü yıkamak için kullanın. Taze halde maske yapımında kullanabilirsiniz.

İçecek Reçeteleri:

  • 2 çorba kaşığı ısırgan yaprağına 2 bardak sıcak su ekleyin, 2 saat bekleyin. Günde 4 defa yarım bardak için.
  • 1 çorba kaşığı karahindiba köklerine 1 bardak kaynar su ekleyin, 15 dakika kaynatın. 45 dakika soğutun, süzün. Ünde 3 defa yarım bardak, yemekten 15 dakika önce için.
  • 3 ölçü andız kökü, 3 ölçü at pıtrağı kökü, 4 ölçü sarı kantaron otunu demleyin. Günde 2 bardak için.
  • Dereotu tohumu, at pıtrağı kökü, meyan kökü, karahindiba kökü, akdiken kabuğu – eşit miktarda karıştırın, demleyin, yemekten yarım saat önce yarım bardak sıcak olarak için.
  • Adaçayını çay veya kahve yerine için
  • Sivilcelere karşı diğer yöntemler:
  • Yüz temizleme losyonu. 1 tatlı kaşığı papatya, 1 tatlı kaşığı sarı kantaron, 2 tatlı kaşığı kartopu çiçeği. 200 ml sıcak su ekleyip, kapağını kapatıp demleyin, 30 dakika bekletin. Yüzünüzü ılık karışımla silin.
  • Maske. 1 tatlı kaşığı kartopu çiçeği, 1 tatlı kaşığı kalendula çiçeği ve 1 tatlı kaşığı tarla at kuyruğunu karıştırın. 200 ml sıcak su ekleyip kapağını kapatın. Patatesi haşlayın, suyunu süzün ve demlediğiniz çayı patateslere ekleyin, iyice ezin, maske hazırlayıp yüzünüze sürün. 1520 dakika bekleyin. Ilık suyla yıkayın.
  • Temizleme losyonu. 2 çorba kaşığı tarla atkuyruğuna 150 ml oda sıcaklığındaki suyu ekleyin, kapatıp bir gece bekletin. Sabah 1 kaşık karışıma 3 kaşık karpuz suyu denk gelecek şekilde karpuz suyu ekleyin. Yüzünüzü bu karışımla temizleyin.
  • Domates maskesi. 2 çorba kaşığı domates rendesine 1 çorba kaşığı nişasta ekleyin, maske hazırlayıp yüzünüze uygulayın. 1520 dakika bekletip soğuk suyla yıkayın.
  • Buz küpleri
  • Bazı şifalı bitkileri kullanarak buz küpleri hazırlayabilirsiniz. Buz küplerini sabahları kullanabilirsiniz. Onları yüzünüze sürmeniz cildiniz için yararlı olacaktır. Ancak eğer buzun cildinize iyi gelmediğini hissederseniz erimeye bırakın, pamuk yardımıyla yüzünüze sürün.
  • Şerbetçi otu buz küpü. 1 kaşık şerbetçiotu kozalağına 50 ml sıcak su ekleyin, kapağını kapatıp 30 dakika demleyin. Buz kalıbına boşaltın. Ve dondurucu bölmeye yerleştirin.
  • Kalendula yapraklarından buz küpü. 2 kaşık kalendula yaprağına 50 ml sıcak su ekleyin, kapağını kapatıp demleyin. Kalıplara boşaltıp dondurun.
  • Adaçayı buz küpleri. 1 tatlı kaşığı adaçayı yaprağına 50 ml sıcak su ekleyin, 57 dakika demleyin. Dondurup kullanın.
  • Dere otu tohumu buz küpü. 1 tatlı kaşığı dereotu tohumuna 100 ml sıcak su ekleyin, 15 dakika bekleyin. Süzüp soğutun ve kalıplara boşaltın.
  • Meyve suyu küpleri. Bazı meyve ve sebzelerin suyunu dondurarak kullanabilirsiniz; Karpuz suyuna çok az tuz ekleyerek dondurun. 2 kaşık ayva suyu+2 kaşık maydanoz suyunu karıştırın. Buz kalıplarına döküp dondurun. Veya çilek suyuna kavun suyu ekleyin, karıştırıp dondurun.
  • Gül küpleri. 3 tatlı kaşığı gül yaprağına 50 ml sıcak su ekleyin, kapatıp soğumaya bırakın. Soğuduktan sonra yapraklarıyla beraber kalıplara döküp dondurun.

Şişmanlık Hakkında

12 Şub 2009

Şişmanlık

Amerikalı çocukların büyük çoğunluğu faz­la kiloludur. Günümüzde ulusal araştırmalar okul yaşındaki çocukların % 50’sinden daha fazlasının aşırı kilolu olduğunu savunmaktadır.Fazla kilolu olmak çocuk üzerinde çeşitli etkilere sahip olabilir.
Toplumsal ve heyecansal stresler akranları­nın çocuğun fazla kilolarıyla alay etmeleriyle sonuçlanabilir. Diyabet, yüksek kan basıncı ve kolesterol gibi artmakta olan risk faktörleri de dahil olmak üzere potansiyel sağlık problemle­ri de bulunmaktadır.

Katkıda Bulunan Faktörler
Yemek şişmanlıkta önemli rol oynar. Yüksek kalorili be­sinler şişmanlıkta önemli bir faktör olabilir.
Fiziksel Hareketsizlik Herhangi bir yaşta kilo kontrolü esasen, alınan kalori ile günlük etkinliklerde yakılan enerji miktarıyla dengede olma gerekliliğidir. Eğer yakılandan daha çok kalori tüketilmekteyse kilolar artacaktır, özel­likle çocuklarda bu denge göründüğünden da­ha karmaşıktır, çünkü düşük etkinlik düzeleri fazla yemenin nedeni ya da sonucudur.

Kalıtım Evlat edinilmiş çocuklar üzerinde yapılan araştırmalar göstermektedir ki bu ço­cuklar evlat edinildikleri ebeveynlerinin değil de biyolojik ebeveynlerinin ağırlık özelliklerini almaktadırlar. Çocukların çoğunun ilk doğum günlerinden önce evlat edinilmiş olmalarına karşın bu özellik ortaya çıkmıştır. Şurası açıktır ki kalıtım şişmanlıkta önemli bir faktördür.

Bademcik Şişmesi

12 Şub 2009

Bademcik Şişmesi Hastalığına Bulunması Gereken Şifalı Bitkiler:

Yaban mersini, Hatmi, Papatya, Keten tohumu, Dut, Soğan, Zeytinyağı, Üzüm suyu
Hazırlanış Şekli:

  • Yaban mersini on dakika süre ile sıcak suda demlenir. Süzülerek elde edilen sıvıya dut pekmezi ilave edilerek şurup kıvamına gelinceye kadar karıştırılır. Hastalık süresince hazırlanan bu şuruptan günde üç çorba kaşığı içilir.
  • Hatmi çiçeği ve papatya birlikte demlenir, süzül­dükten sonra iki saat dinlendirilir. Hazırlanan bu karışım şurup kıvamına gelinceye kadar üzüm suyu ile tat­landırılarak karıştırılır. Hastalık süresince bu şuruptan ısıtılarak bir fincan içilir.
  • Zeytinyağı ile pişirilen soğan lapa halinde ezilir. Hazırlanan lapa ılık bir vaziyette temiz bir tülbente yayıldıktan sonra hastanın boğazına sarılır.
  • Kurutulmuş papatyalar günboyu sirke dolu bir kapta bekletilir. Sıkılarak elde edilen lapa ısıtılarak bir tülbente yayılır. Hazırlanan yakı hastanın boğazına sarılır.

İdrar Yanmasını Tedavi Eden Şifalı Bitkiler

12 Şub 2009

İdrar Yanmasını Tedavi Eden Şifalı Bitkiler:

Semiz otu, Lahana, Turp, Bal, Siyah nohut, Karpuz, Havuç tohumu, Şalgam tohumu

Hazırlanış Şekli:

  • Semiz otu suda kaynatılır. Süzüldükten sonra yemek esnasında bir fincan ılık olarak içilir.
  • Lahana suda haşlandıktan sonra suyu süzülür. Elde edilen sıvıdan yemek esnasında bir fincan, sabah-akşam aç karına birer bardak içilir.
  • Rendelenmiş turp ve siyah nohut birlikte kaynatılır. Süzülerek elde edilen sıvı dinlendirildikten sonra hastalık süresince günde iki bardak soğutularak içilir.
  • Bol bol karpuz suyu içilir.
  • Havuç tohumu, şalgam tohumu ve lahana tohumu bal ile karıştırılarak ezilir. Bu karışımdan, macun kıvamına getirildikten sonra hastalık süresince günde üç çorba kaşığı yenir.

Kasık Fıtıkları

10 Şub 2009

Kasık Fıtıkları

Kasık bölgesi fıtıkları en sık görülen karın fıtığıdır. Toplumda görülme oranı %2 – 5 ‘dir. Erkeklerde çok daha sıktır. Tüm kasık fıtıklarının yaklaşık %85’i erkeklerde, % 15’i kadınlarda olmaktadır.
Erkeklerde daha çok olma nedeni, embriyonel dönemde karın içinde oluşan testislerin bebeğin gelişimi ile karın dışına skrotuma (torbaya) izlediği yol nedeni ile karın duvarında oluşan potansiyel zayıf alandır. Bu bölgenin embriyonel dönemde tam kapanmaması yada sonraki dönemde zorlanma sonucu açılması ile fıtık meydana gelir.

Kasık bölgesi fıtıkları 3 türdür.

a. İndirekt Fıtık
İndirekt fıtıklar yukarıda bahsedilen mekanizma ile oluşur ve karın zarı ile devamlılık gösteren bir fıtık kesesi söz konusudur. Bu kere erkeklerde skrotuma (torbaya), kadınlarda labiumlara (vaginal dudaklara) doğru ilerler, içinde büyüklüğüne bağlı olarak çoğu kez ince barsak vardır.

b. Direkt Fıtık
Bu tip fıtıkda karın duvarında zayıflık söz konusudur. Karın içinden direkt olarak cilt altına fıtıklaşma gerçekleşir. Boğulma (strangülasyon) riski bu tip fıtıklarda daha fazla görülür. Ağrı ön plandadır.

c. Femoral Fıtık
Bacağı besleyen atardamar, toplardamar ve bacak sinirinin geçtiği kanaldan (Femoral kanal) fıtıklaşmadır. Yaklaşık %5 – 8 oranında ve kadınlarda daha çok görülmektedir. Tüm kadın fıtıklarının %85 kadarı femoral fıtıktır. Ağrı ve şişlik daha çok kasık bölgesinin altındadır ve bacağa yansıyan ağrı bulunabilir.

Kaynak : fitiknedir.com/kasikfitiklari.htm

Bulantı ve Kusma

07 Şub 2009

Bulantı ve Kusma

Şikayet

İçiniz bulanıyor, çıkaracakmış gibi oluyorsunuz ve kusuyorsunuz. Kusmak, karın etrafındaki kasların ani ve kuvvetli kasılması sonucu midenin boşalmasıdır.Mide bulantısı ise kusacakmış gibi olmaktır.

Nedenleri

Gastroenterit : Birkaç mide bulantısı ve kusma nöbeti geçirdiniz, aynı zamanda ishal, baş ağrısı ve ateşiniz var. Viral gastroenterit (sindirim sistemi iltihaplanması) veya viral enfeksiyon çocuklarda ve ergenlerdeki mide bulantısı ve kusmanın en sık görülen nedenidir. Ne kadar kötü de olsa, bu durum genellikle çabuk (çoğu kez 24 saat içinde) geçer, belirtiler birkaç gün daha sürebilir. Viral gastroenteritin tedavisi yoktur. Hastalık seyrini izlemelidir. Kendinizi daha iyi hissetmek için kendi kendine tedavi yöntemleri uygulayabilir ve bu durumun en ciddi sonucu olan su kaybını önleyebilirsiniz.

Gıda zehirlenmesi : Mideniz bulanıyor ve kusuyorsunuz ve kısa süre önce bozuk (bakteri bulaşmış) yiyecekler yediniz. Birçok farklı bakteri cinsi gıda zehirlenmesine yol açabilir. Mide bulantısı ve kusma genellikle bozuk yiyeceği yedikten 6 – 48 saat sonra başlar ve bu belirtiler 1 – 2 gün içinde kendiliğinden geçer. O zamana kadar su kaybını önlemek için kendi kendine tedavi yöntemleri uygulanmalıdır.

Kendiniz Ne Yapabilirsiniz?

Katı yiyecekler yiyebileceğinizi hissettiğinizde mideye dokunmayan, ekmek ve kraker gibi nişastalı yiyeceklerle başlayın, ama yağ yemeyin. Bir süre için yağlı yemeklerden ve süt ürünlerinden kaçının.Hamilelik söz konusuysa, kraker veya kuru ekmeği deneyin.Gün boyunca sık ve az yiyin.

Önleme

Taşıt tutmasına karşı, yola çıkmadan bir saat önce reçetesiz satılan bir ilaç alabilirsiniz (sürücü sizseniz, sakın bu tür bir ilaç içmeyin, baş dönmesi yapar). Yola çıkmadan 15 dakika önce sonra dört saatte bir yan etki yapmayan zencefil kapsülleri (400 miligramlık) de içebilirsiniz.

Gıda zehirlenmesine bağlı mide bulantısı ve kusmayı önleyebilmek için şu kurallara uyun:

Sıcak yemekleri sıcak, soğuk yemekleri soğuk muhafaza edin; yemek pişirirken sık sık elinizi yıkayın; çiğ etin bulunduğu yere başka yiyecekler koymayın; etleri iyice (suları berraklaşıncaya kadar) pişirin.Öteki Nedenler İlacın yan etkisi Hamilelik Gastrit Taşıt tutması Duygusal altüstlük Migren Ülser Başta yaralanma Menenjit Apandisit Akut glokom Diyafram fıtığı Safra kesesi taşı Uyuşturucuyu bırakma Bulimia

Çocuğunuzun Tedavisi

Kusan bir çocukta aşağıdaki belirtilerden herhangi birisini görürseniz, derhal acil yardım isteyin:
Üç saati geçen sürekli karın ağrısı, dilde kuruluk, anormal baş dönmesi, yeşil-sarı kusmuk.