Posts Tagged ‘bebek’

Bebeğim ve Sünneti

10 Şub 2009

Bebeğim ve Sünneti

Sünnet ne zaman yapılmalıdır?

Yapılan çalışmalara göre, sünnet için en uygun zaman Yenidoğan dönemi ve 6 yaşından sonrasıdır. Özellikle 2–6 yaş arasında sünnet tıbbi gereksinim olduğunda yapılmaktadır. Bu yaşlarda yapılan sünnet, psikolojik gelişiminin önemli bir döneminde olan çocukta negatif etki yapabilmekte ve “kısırlaştırılma korkusu” denilen psikolojik bozukluğa neden olabilmektedir. Yenidoğan sünneti bebek doğduktan sonra K vitamini uygulandıktan sonra yapılabilir.

Yenidoğan sünneti bebeğe acı verir mi?
Her ne kadar Yenidoğan döneminde ağrı duyusu tam olarak gelişmemiş olsa da bebeğe mutlaka bölgesel anestezi yapılması gerekir. Bu sayede son derece konforlu bir şekilde sünnet gerçekleştirilmektedir.

Yenidoğan döneminde sünnet yapılmasının avantajı var mıdır?
Evet. Yapılan araştırmalar Yenidoğan döneminde sünnet olan erkek bebeklerin idrar yolu enfeksiyon geçirme olasılıklarının sünnet olmayanlara göre belirgin derecede daha az olduğunu göstermiştir. Amerikan Pediatri Akademisi 1999 da yayınladığı bildiride her erkek bebeğe rutin olarak uygulanmasını önermiştir. Ayrıca, penis kanseri, hemen hemen sadece sünnetsizlerde görülmektedir ve sünnetin bu durumda koruyucu olduğu uzun zaman önce kanıtlanmıştır.

Yenidoğan dönemindeki sünnet bebeğe sıkıntı verir mi?
Bu dönemde yapılan sünnet sonrası iyileşme çok hızlı olmakta ve bebeğe belirgin bir sıkıntı vermeyip, emzirilmesi açısından sorun çıkartmamaktadır.

Yenidoğan sünneti sonrası bakım nasıl olmalıdır?
Sünnetin ertesi günü bebeğin kontrolü ve pansumanı yapılmaktadır. Bundan sonra 3–4 gün süreyle bebeğin altının sık olarak kirli olup olmadığını kontrolü önerilmektedir. Bu süre zarfında herhangi bir ilaç kullanımı veya pansuman gerekmemektedir. Bebek 2 gün sonra yıkanabilir. Sünnet sırasında uygulanan dikişlerin kendiliğinden tamamen erimesi ise yaklaşık 10 günü bulmaktadır.

Yenidoğan sünneti hakkında bilgi almak için hastanemizin Üroloji Polikliniği’ne veya Çocuk Cerrahisi Polikliniği’ne başvurabilirsiniz.

Kaynak : http://www.sifabebekleri.com/id/%7BAD3B2323-8630-44F1-BEC7-11E435ACDB50%7D

Hangi Hastalığa Hangi Yiyecekler

09 Şub 2009

Hangi Hastalığa Hangi Yiyecekler

Doğa bir eczane gibidir! Tahıl, sebze ya da meyvelerde bulunan çeşitli maddeler, vitaminler; depresyondan tansiyona birçok hastalığa iyi gelir. Urfa’nın acı pul biberinin cilde yararlı, teni güzelleştiren maddeler içerdiğini, İlaçta aspirin neyse, yiyecekler içinde elmanın da o, olduğunu söyleyen Londra Üniversitesi uzmanlarının hazırladığı doğal savaş programında hangi hastalığa karşı neler yemeniz gerektiği anlatılıyor.

GRİP

Satsuma: (Küçük portakal) İçerdiği folik asit ve C vitamini sayesinde öksürüğü ve kanlı tükürükleri keser. Ayrıca kan pıhtılaşmasına karşı en etkin doğal yiyecek olduğu için ileri yaşlarda felç ya da kalp krizi riskini de azaltır.

Tarçın: Yemeklere girmiş olabilecek E-coli bakterisinin vücutta yayılmasını engeller. Mideyi düzene sokar. Kusmayı engeller. Hatta bal ya da limon suyuyla birlikte alındığında boğazdaki yanmaları keser.

Hardal: İçindeki singrin maddesi, midenin gaz çıkarmasına yardımcı olur. Sindirim sistemini düzenler, mide ağrılarını giderir. En fazla bir çay kaşığı alınmalıdır.

Nane: İçerdiği mentol, midenin normalleşmesine neden olur. Vücuda giren grip mikrobuna karşı savaştığı gibi, ileri yaşlarda ülsere yakalanma riskini de azaltır. Nane çayı, baş ağrısı, grip, stres gibi hastalıkların yanı sıra mide yanmasına da bire birdir.

DEPRESYON

Avokado: Sindirimi çok rahat olan bu meyvayı özellikle yeni doğmuş bebeklerin ilk maması olarak tavsiye ederiz. İçerdiği E vitamini kalbe iyi gelir, yüksek potasyum da dinç tutar ve insanı depresyona sokan uyuşukluluk ve rahatlığı üzerinden atar. Vücudun kolesterol oranını ayarlar. Teninizin sürekli hücre yenilemesine neden olur. (Zayıflamak isteyenler dikkat: Yağ oranı bir çikolata kadar yüksek olan avokadoyu yememenizi öneririz.)

Çikolata: Sütlü çikolataları tercih edin. Çünkü içerdiği kakao yağı, magnezyum, E vitamini beynin kendisini yenilemesine ve psikolojik rahatlık sağlamasına yardımcı olur. Migreni olanlar çikolatadan uzak durmalıdır. İstiridye: İçindeki demir, sperm sayısını ve insanın seks gücünü artırır.

A, B12 ve C vitaminleri içerir. Beyin için en faydalı yiyecek olanistiridye, enerji verir. (Dikkat: Kolesterol oranı birçok balığın iki katıdır.)

Patates: Orta boy bir patates,bir insanın bir gün içinde alması gereken C vitaminini içerir. Beyindeki serotonin adlı kimyasal maddenin kendisini yenilemesini sağlar.

İDRAR YOLLARI

Nane:İdrar söktürücü özelliğe sahiptir. İçerdiği mentol, midenin normal işlevini görmesine neden olur. Vücuda giren grip mikrobuna karşı savaştığı gibi, ileri yaşlarda ülsere yakalanma riskini de azaltır. Sabahları mide bulantısını keser. Nane çayı, baş ağrısı, stres gibi hastalıkların yanı sıra mide yanmasına da bire birdir.

Ancak nane çayını aç karnına değil, tok karnına içiniz.

Elma: İçindeki C vitamini ve pektin oldukça faydalıdır. Kolesterolü düşürür,

> sindirim sistemini düzenler ve idrar ve hacet yollarındaki sorunları giderir.

> Kepekli ekmek: B3 vitamini, demir, potasyum ve folik asit içerir. Çok fazlası idrar yollarına zarar verirken, günde 2 dilim yemek iyi gelir.

ALERJİ

> Kayısı: İçindeki betakarotene adlı madde hücrelere saldıran molekülleri kontrol altına alarak,kanseri önler. Bir kayısı ne kadar parlaksa, içindeki betakarotene oranı o kadar yüksektir. İçerdiği kalsiyum ve magnezyum, gırtlak yanmalarını engeller. Kuru kayısıya rengi bozulmasın diye eklenen
sülfür dioksit, astım gibi alerjilere iyi gelir.

HEMOROİD (BASUR)

Hindistan cevizi: İçerdiği myristin adlı madde kusmayı engeller, basur tedavisinde birebirdir.

(Dikkat! Ancak fazlası basur için tehlikelidir.)

KARIN AĞRISI

> Papatya çayı: Bağırsak yollarında toplanan gazı çıkartır, sindirim sistemini düzenler, mide ağrısını keser.

KARACİĞER

Enginar: Cynarine adlı madde sayesinde en sert yiyecekleri dahi sindirimine yardımcı olur.Karaciğer hastalarının yanı sıra romatizma, artirit ve gut hastalığına yakalananlarla, hamilelere şiddetle tavsiye ederiz.

Meyan kökü: Dünya üzerinde birçok kabile yüzyıllardır ülser, artirit, bronşit ve karaciğer rahatsızlıklarına karşı meyan kökünü “doğal ilaç”
olarak kullanır. Adrenalini yükseltir, insanın strese girmesini engeller, kan basıncını düşürür.

Zerdeçal: Karaciğer rahatsızlıklarının yanı sıra sindirime de yardımcı olur.

DİŞ

Ekmek: Şekerli yiyecek yenildiğinde içindeki asitler dişlere her 20 dakikada bir saldırır. Ekmek,dişleri korur. Gün boyunca 6 ila 11 dilim ekmek yiyin.

Meyve: (Her çeşit) Günde 2 ila 4 öğün meyve tüketin.

Sebze: (Her çeşit) Günde 3 ila 5 öğün tüketin.

Yoğurt veya beyaz peynir: Eğer yemekler arası atıştırırken diş sağlığınızı düşünüyorsanız,kalsiyum deposu olan bu iki yiyeceği tercih edin.

Muz: Yüksek miktarda karbonhidrat içerir. Zengin bir potasyum kaynağıdır. Bu mineral, kalbin düzenli olarak çalışmasını ve tansiyonun düzenli olmasını sağlar.

TANSİYON

Rezene: İçerdiği potasyum sayesinde tansiyonu düzenler. Sağlıklı kan hücreleri için gerekli olan folik asidi de bol miktarda bulundurur. Rezene
çayı sindirim için iyidir.

> Tahıl: Kan damarlarını gevşeten ve rahatlatan bir tür fotosentez kimyasal maddesi içeriyor. Bu sayede kanın damarlardan daha rahat geçmesini sağlıyor.

> Tahıl yemek sebzelere oranla vücutta daha fazla kalori yakılmasını sağlar. Kalorinin azalması tansiyonu düzenler.

Un: Yapıldığı tahılın besin değerlerini içerir. B vitaminleri, E vitamini, demir ve magnezyum açısından oldukça zengindir.

Karaciğer: Sağlıklı bir bağışıklık sistemi, cilt ve keskin gözler için gerekli olan A vitamini açısından zengindir. Küçük bir porsiyonu günlük A vitamini ve demir ile aylık B12 vitamini ihtiyacını giderir.

SİNDİRİM SORUNLARI

Arpa: İçerdiği kalsiyum ve potasyum gibi mineraller ile B vitamini vücuda direnç kazandırır.Ayrıca ABD’deki bir araştırma, 6 ay boyunca her gün arpa ürünü şeylerin yenmesinin kolesterol oranını yüzde 15 düşürdüğünü kanıtladı.

Yoğurt: Günde 150 gram yoğurt vücudun bir günlük kalsiyum ihtiyacını karşılar. Meyvalı yoğurtlara 3 çay kaşığı şeker eklendiği için şeker oranları daha yüksektir. Yoğurttaki potasyum, kan basıncı ve kalp atışlarını düzenler. Midenin yiyecekleri düzenli olarak öğütmesini sağlar…

KİLO KAYBI

Çikolatalı puding: Bu sayede vücuttaki kan istediği protein ve mineralleri alır. İngiliz Sağlık Bakanlığı, kilo kaybı yaşayanların günde 3 kez 1 hafta boyunca puding yemesini tavsiye ediyor.

Peynir: 100 gramında 78 kalori bulunuyor.

Yumurta: Günde 2 yumurta kadınların günlük protein ihtiyacının 4’te 1’ini, erkeğin ise 5’te birini karşılar. A,D,E ve B vitaminleri içeren
yumurtadaki

> selenyum maddesi, bebeklerde sindirim sorunlarını çözer, yetişkinleri de kansere karşı korur.

> Dondurma: Günde 2 top vanilyalı dondurma yemek, insan vücudunun günlük protein ihtiyacının yüzde 20’sini karşılar.

Salam: B vitamini, demir, sodyum ve potasyum deposudur.

MENOPOZ

Nohut: Sebze hormonu “fitoöstrojen” içerir. Bunlar östrojenin vücuttaki etkilerini dengeler ve menopozun yarattığı etkilere karşı korur. Sebze proteininin en zengin kaynaklarından birisidir.

Kola: Kafein vücudun yorgunluğunu alır ve konsantrasyonu sağlar.

Üzüm: İçerdiği “elajik” asit sayesinde menopozun neden olduğu kemik erimesine karşı korur. Kandaki östrojen seviyesini yükselterek de menopoz semptomlarını en aza indirir.

Kuru erik: Sadece iki-üç adet yemek dahi vücudun ihtiyacı olan antioksidanları karşılar. İdrar yolları kaslarını rahatlatır. Bu da kolon kanserine karşı korur. Demir, A vitamini, B6 vitamini ve potasyum içerir. İçerdiği yüksek orandaki bor minerali sayesinde menopoz dönemindeki kadınlarda östrojen seviyesini dengede tutar.

> Tatlı patates: Adrenal salgılayan bezleri güçlendirerek vücuda enerji sağlar. Fosfor, magnezyum, kalsiyum, C vitamini, potasyum ve folik asit içerir.

ROMATİZMA

Enginar: Vücuttaki zehiri atma etkisi sayesinde başta romatizma olmak üzere gut hastalığı ve eklem yanmasına karşı birebirdir. Folik asit ve potasyum kemikleri güçlendirir.

Domates: C vitamini boldur.

Tahıl: İçerdiği doğal kimyasallar, romatizmanın yol açtığı eklem yanmaları ve romatizmal ağrıları hafifletir.

> Kekik: Timol adı verilen bir tür doğal yağ, vücuttaki diğer yağların parçalanmalarını sağlar. Kekik yağı banyoda sürüldüğü zaman romatizma
ağrılarını büyük oranda azaltır.

> Zencefil: Uyarıcı etkileri kan damarlarını genişletip kan dolaşımını artırarak romatizma ağrıları ve yanmaları yok eder.

SİSTİT

Kuşkonmaz: Folik asit, C ve E vitaminleri içerir. Yenilen besinlerin vücuttaki zehirli kalıntılarını atmayı sağlar. Karaciğer ve böbreklerin çalışmasını kolaylaştırır, destekler. Bu nedenle doktorlar, sistit hastalarının mutlaka kuşkonmaz yemeleri gerektiğini söylüyor.

KANSIZLIK

Hurma: Türüne göre değişse de hurmaların birçoğu yüksek oranda demir içerir.

> Besin değeri yüksek ve önemli bir enerji kaynağıdırlar. Doğal müshil etkisine sahiptir. Kurutulmuş olanlarına göre daha yüksek oranda su ve
daha düşük kalori içerir.

İDRAR VE BÖBREK

Pancar: Böbrekleri çalıştırır. Önemli bir potasyum kaynağıdır. Vücuttaki tuz

> oranını dengeler. Bu sayede böbrekler ve idrar yollarının çalışmasını destekler.

Kavun: Orta boy bir kavunun yarısı, günlük C vitamini ihtiyacını tamamen karşılar. A vitamini ve betakaroten içerir. Bunlar antioksidan, yani vücudu
temizleyici etkiye sahiptir. Böbrekleri rahatlatır. Yüksek miktarda su ve düşük miktarda kalori içerir.

DİYABET

Kuru fasulye: Lif açısından zengin bir besindir. Bu da diyabet riskini büyük

> oranda azaltır.İçerdiği karbonhidratları vücudun şekere dönüştürmesi uzun sürer.

> Mercimek: B vitamini, demir, kalsiyum, potasyum, fosfor ve magnezyum içerir. Çözünebilir lif içermesi sayesinde kandaki kolesterol oranını düşürür. Bu nedenle diyabet ve kalp hastaları için kaçınılmaz bir besindir.

BAŞ AĞRISI

Nane: Nane çayı baş ağrılarını dindirmek için birebirdir. İçerdiği mentol ve mentol doğal yağları sayesinde mideyi rahatlatma etkisine de sahiptir.

Biberiye: Kimyasal içerikleri sayesinde doğal bir ağrı kesici görevi görür.

Çikolata: Doğal antidepresan özelliği vardır. Çikolata magnezyum ve demir içerir. Sinirleri gevşetici özelliği sayesinde baş ağrısını dindirir.

VÜCUT SU TUTMUŞSA

Kuş üzümü: 100 gramı günlük C vitamini ihtiyacının tam 3 katını karşılar. Antibakteriyel ve yanmayı önleyici etkileri vardır. Zengin potasyum ve düşük
tuz içeriği, dehidratasyonu olanlar için önemli bir doğal ilaçtır.

Kabak: 100 gram kabak günlük folik asit ihtiyacının 4’te birini karşılar.

Yüksek orandaki potasyum sıvı-tuz dengesini sağlar.

Tahıl: İdrar yollarını açıcı, çalıştırıcı ve rahatlatıcı etkileri sayesinde dehidratasyonu rahatsızlığı bulunanların mutlaka yemeleri gerekir.
Mideyi rahatlatıcı özelliği vardır.

EĞER MİDENİZ RAHATSIZSA

Tarçın: Mide yanmalarını ve kusma hissini alır.

> Hindistan cevizi: Sütlü içeceklere eklendiği zaman mideyi gevşetici ve gazını alıcı bir etki yaratır. Mide bulantılarını önler.

> Lahana: Mayalanma sırasında laktik asit üretir. Bu da sindirim sistemindeki zararlı bakterileri öldürerek sindirime yardımcı olur.

GUT (DAMLA HASTALIĞI)

Hamsi: Omega-3 yağı açısından çok zengindir. Kolesterol seviyesini düşürür.

Kanın pıhtılaşmasını önleyerek damar tıkanıklığı, kalp krizi ve dolayısıyla da felç geçirme riskini düşürür. Haftada en az 1 kez yemek gerekir. Kalp hastaları için bu miktar haftada 3-4 porsiyon olmalıdır.

ADET SANCISI

Muz: İçerdiği yüksek oranda B6 vitamini sayesinde kadınların adet dönemi sancılarını büyük oranda azaltır. Doğal bir ağrı kesici gibidir.

Tarçın: Koli basilinin üremesini önler. Limon çayına balla birlikte eklenerek içildiğinde hem nezlenin yol açtığı boğaz ağrılarına hem de adet dönemi sancılarına iyi gelir.

HAMİLELİK

Enginar: Bol miktarda folik asit ve potasyum içerir. Düşük yağ oranı, sindirimi kolaylaştırıcı etkisi, antioksidan özellikleri sayesinde anne adayı ve bebeğin sağlığına önemli faydaları vardır.

> Böğürtlen: E vitamini içerir. Vücuttaki zararlı besin atıklarının temizlenmesini sağlar. C vitamini boldur. Cenini korur.

ÇÖLYAK HASTALIĞI

Kestane: Önemli bir enerji kaynağıdır. Kolayca sindirilebilir. Çölyak hastaları için buğday içermeyen un kaynağı olabilir. E ve B6 vitaminleri
içerir. yağ oranları düşüktür.

TİROİD

Midye: Omega-3 yağı açısından zengin bir besin kaynağıdır. İçerdiği selenyum minerali tiroit bezlerinin normal işleyişi için gereklidir.

FELÇ

Turunçgiller: C vitamini zengini turunçgiller içerdikleri flavonoid adlı antioksidanlar sayesinde atardamarların, kalbin zarar görmesini önlüyor. Portakal içerdiği folik asit, kalp dostu potasyum ve kalsiyum sayesinde sağlıklı alyuvar hücrelerinin çoğalmasına neden oluyor.

Hamsi: Kolesterolü düşüren ve kan pıhtılaşmasını önleyen Omega-3 bol bol var.

ASTIM

Soğan: Sarımsakla birlikte enfeksiyonlarla mücadele eder. Kükürt bileşimleri atardamarların zarar görmesini önler. Soğan; kemik erimesine de iyi
geliyor.

ARTİRİT

Enginar: Enginarın en büyük özelliği toksinleri temizleme yeteneğidir. Bu nedenle artirit ve romatizması olan hastalara özellikle tavsiye ediliyor. Cynarine adlı madde, karaciğer ve safra esesinin rahatsızlanmasını engelliyor.

STRES

Mayan kökü: Antivirüs etkisi vardır. Karaciğeri korur. Adrenalin salgılanmasını dengeler. Stresle başa çıkabilmek için gerekli olan kortizol hormonunu salgılatır.

ÜLSER

Lahana: Ülseri olan kişiler için tonik, yani mideyi temizleyici etki yaratır. Yüksek oranda C vitamini içerir. Kırmızı lahana vücutta antioksidan özelliğe sahip A vitamini içerir. Kanseri önleyici etkiye sahiptir.Çiğ olarak salatalara katılması tavsiye edilir.

KEMİK ERİMESİ

Kayısı: Yüksek oranda kalsiyum ve magnezyum içerir.

Süt: Kalsiyum, protein, B2-A-E-D vitaminleri, folik asit, fosfor ve demir kaynağıdır. Kalsiyum, D vitamini ve fosfor ile birlikte kemikleri ve
dişleri güçlendirmek için çalışır. Bunların eksikliği kemikleri eritir.

ARAÇ TUTMASI

Zencefil: Sindirime yardımcı olur. Mide bulantısını giderir.

Enerjinizi artırır. Seyahatin ve otomobilde uzun süre gitmenin yol açtığı bulantı ve rahatsızlıkları azaltır.

CİLT SORUNLARI

Papatya: Bitkisel yağ ve kimyasallar içerir. Çay olarak içildiğinde sindirime yardımcı olur, karın ağrılarını dindirir. Sıcak bir banyonun ardından hazırlanacak papatya çayı torbaları, egzamanın neden olduğu kaşıntı ve yanmaları alır.

Acı pul biber: Portakaldan 3 kat daha fazla oranda C vitamini içerir. Capsantin adlı kimyasal madde zona hastalığının neden olduğu ağrıları dindirmek için yapılan kremlerde kullanılır. Portakal suyu: Bir bardak portakal suyu günlük C vitamini ihtiyacınızın tamamını karşılar. İçindeki potasyum vücudun su dengesini korur; cildin kurumasını, kırışıklıkların meydana gelmesi önler. Portakal yağı:Susam yağıyla karıştırılarak kullanıldığında iyi bir cilt yağıelde edilir.Ayrıca;selülitli bölgelere portakal yağıyla masaj yapılması tavsiye edilir.

LAKTOZ DAYANIKSIZLIĞI

Badem: Yüksek oranda kalsiyum, magnezyum, potasyum, fosfor, E vitamini, B2 vitamini, antioksidan içerir. Bu nedenle laktoz (süt şekeri) dayanıksızlığı bulunan ve günlük gıdalar yiyemeyen kişiler için badem ideal bir besin kaynağıdır.

KALP

Bezelye: Haftada 10 porsiyon domatesli bezelye yemeği yiyen bir erkeğin, yemeyene oranla prostat kanserine yakalanma riski yüzde 35 daha az. B vitamini ve protein deposu olan bezelye, kalp için de çok önemli.

Kepekli Ekmek: Kalp hastalıklarıyla bağırsak kanseri için faydalıdır.Günde 12 gramdan fazlası kişiye göre zararlı olabilir.

Kiraz: 100 gramında 40 kalori bulunuyor. İçerdiği ellegic asit, vücudu kansere karşı korurken,kiraz kalp damarlarındaki normal bir kan dolaşımını sağlar. Çok kiraz yenmesi, gut hastalığına yakalanma riskini de düşürür.Günde 20 kiraz yemek 1 aspirin yerine
geçiyor.

Çikolata: E vitamini, magnezyum ve demir; kalp hastalıklarına yakalanma riskini düşürür. Günde en fazla 1 çikolata yiyin.

Elma: Günde 5 adet yiyin.

Mısır Gevreği: Günde 1 tabak yeterli.

Salatalık: Diyet yapanların en büyük yardımcısı olan salatalık, kolesterolü düşürür. Kalbi güçlendirir. Unutmadan ekleyelim. Salatayı soymadan yiyin. Çünkü kalbi kuvvetlendiren madde, kabuğu ile derisi arasında bulunuyor.

Yumurta: Tüm yiyecekler içinde en kaliteli proteini içerir. En önemli özelliği, kolesterol oranını düzenleyen lesitin maddesi içermesi. Tavada az yağda pişirilmiş yumurtayı tavsiye ederiz.

Sarımsak: Mutfağınızdan eksik etmeyin. En az 1000 doğal tedavide kullanan sarımsak, sindirim sisteminden, kansere, kan dolaşımından kalp hastalıklarına kadar her şeye yaralı. Ancak hamileler dikkat olmalı. Aşırı sarımsak da kalp yanmaları ve çarpıntılarına yol açar. Günde bir diş yeter.

Humus: E vitamini zengini humus, kanda kolesterol oranını da ayarlar.

Kavun: Bir kavunun yarısı insan vücudunun günlük C vitamininin ihtiyacının tamamını, A vitaminin de yüzde 15’ini karşılar. Kavun, kalp ve böbrek hastalarının diyetlerinde sıkça kullanılan bir meyvedir.

Süt:Tam bir kalsiyum, protein, folik asit, A, E ve D vitaminleriyle fosfor deposu. Çocuk ve genç ve hamilelerin günde en az yarım litre süt içmesi tavsiye ediliyor.

Şeftali: Bir şeftali, günlük C vitamini ihtiyacınızın yarısını karşılar. Sindirimi kolay olan meyvanın koyu renklilerini tercih edin. Çünkü kabuğuna renk veren betakarotene maddesi, kalp ve kansere karşı faydalıdır.

Pirinç:E ve B12 dışında tüm B vitaminleri ve potasyum içerir. Özellikle kolon ve bağırsak kanserlerine karşı aydalıdır.Kolesterolü düşürdüğünden kalbe iyi gelir.

Tuz: Vücuttaki kan dolaşımını ve sinir sistemini düzenler. Mide kanseri, kemik erimesi, kalp sorunlarına bire birdir. İngiliz Sağlık Bakanlığı, halkına günde 9 gram tuzun kafi olduğunu, aşırısının vücuda zarar vereceğini açıkladı.

Çay: Günde 2 bardak içilen çayla, 4 elma, 5 soğan, 7 portakal yemiş gibi kalp dostu antioksidan madde almış olursunuz. İngilizler, zellikle çocukların haftada en az 6 bardak sütlü çay içmesini öneriyor.

Ton Balığı: Kolesterol ve tansiyonu düzenler. Anemi hastalığına karşı D ve B12 vitamini içerir. Birçok kansere karşı vücudu içerdiği nikotinik asitle korur. Bir konserve ton balığı vücudun D vitamini ihtiyacının tamamını karşılıyor.

Hindi Eti: 125 gramı, vücudun günlük folik asit ihtiyacını karşılar. Folik asit, kan hücrelerinin yenilenmesine yardımcı olur.

Karpuz: Bir dilimiyle günlük C vitamini ihtiyacınızın %80’nini karşılarsınız. İçerdiği potasyum, kan dolaşımını sağlar.

KANSER

Kayısı: Antioksidan olan betakaroten açısından zengindir. Hücrelere ve dokulara zarar veren moleküllerin etkisini ortadan kaldırarak kansere karşı koruyucu etkisi vardır. Lifli olduğu için bağırsakları koruyucudur.

Tahıllar: Arpa, mısır, buğday, yulaf gibi tahıllar B ve E vitamini, potasyum ve kalsiyum içerir. Kanserojen maddelerin vücuttan atılması sürecini hızlandırır. Tahıl ağırlıklı bir beslenme rejimi, bağırsak kanseri riskini yarı yarıya azaltıyor.

Fasulye: Fasulye, C vitamini ve betakaroten gibi kalp hastalığı ve kanseri önleyen antioksidanlar açısından zengindir. B vitamini de seks hormonlarını kuvvetlendirir.

Pancar: Demir ve folik asit açısından zengin olan pancar eski çağladan beri kan hastalıklarının tedavisinde kullanılmaktadır. Amerikalı uzmanlar pancar suyunun sarılık tedavisinde de etkili olduğunu belirtiyor.

Lahana: Kanserli hücrelerin çoğalmasını önleyen karoten maddesi içerir.

Havuç: Tam 40 araştırma havuç tüketimi arttıkça kanser riskinin azaldığını ortaya koymuştur. Bunun temel nedeni betakaroten, C ve E vitaminleri gibi antioksidanlar açısından zengin oluşudur.

Nohut: Yağ düzeyi düşük olan ve kolesterol içermeyen nohut kalsiyum, magnezyum, fosfor, potasyum, bakır, manganez, betakaroten ve folik asit açısından zengindir. Göğüs kanserine karşı korur.

İncir: Potasyum, demir ve kalsiyum içerir. Sindirim sistemine yardımcı olur.

Eski çağlarda kanserli hücrelerin tedavisinde kullanılan incir, modern tıp tarafından da kansere karşı koruyucu olarak öneriliyor.

Sarımsak: Bağışıklık sistemini güçlendirdiği ve kansere, yüksek kolesterole, kalp ve dolaşım sistemi hastalıklarına karşı koruyucu etkisi vardır.

Fındık: Kalp krizine karşı koruyucu olan E vitamini açısından en zengin besinlerin başında gelir. Her gün yenilen bir avuç fındık kansere ve kırışıklıklara karşı koruyucudur.

Mercimek: B vitamini, demir, kalsiyum, magnezyum, fosfor ve potasyum içerir. Lifli özelliği kandaki kolesterol oranını düşürür, şeker ve kalp hastaları için yararlıdır.

Zeytinyağı: İçindeki omega yağ asitleri, kandaki kolesterol düzeyini dengede tutar. Antioksidan özelliği olan E vitamini açısından da zengindir. Bu sayede kalp krizi, felç, kanser ve erken yaşlanmaya karşı beyni koruyucu etkiye sahiptir.

Soğan: Bağışıklık sistemini güçlendirir. İçerdiği allicin ve sülfür; mide ve bağırsak kanserine karşı koruyucu etkiye sahiptir. Son araştırmalar kemik erimesine karşı, peynir ve sütten daha etkili olduğunu göstermiştir.

Şeftali: Teki bile insanın C vitamini ihtiyacının yüzde 50,sini karşılayabilir. Sindirimi kolaydır. Kansere ve kalp krizine karşı koruyucu olan betakaroten açısından da zengindir. Bir tanesinde 33 kalori vardır.

Pirinç: Pirinç mükemmel bir enerji kaynağıdır. E ve B vitaminleri açısından zengindir. Bağırsak kanserine karşı koruyucu olan pirinç, kolesterolü
düşürerek kalp krizi riskini de azaltır.

Çilek: Kolesterol düzeyini düşürür ve sindirim sistemini düzenler. Ellegic asit adı verilen kansersavan bir maddeyi de içerir.

Domates: Likopen açısından zengin ender bitkilerden biridir. Likopen, pankreas gibi çeşitli kanser hastalıklarını önleme konusunda hayati önemdedir. C vitamini açısından zengindir ve bağışıklık sistemini kuvvetlendirir. Lifli bir besin olması da bağırsak kanseri riskini azaltır.

GÖZ

Mısır: Zeaksantin adlı bir bitkisel bileşim içerir.Bu madde yaşa bağlı olarak gelişen görme bozukluklarını azaltır.

Ispanak: Antioksidan özelliği taşıyan A vitaminine dönüşen betakaroten içerir. Sağlıklı gözler için gereklidir. Katarakt ve diğer göz tabakalarının bozulmasına karşı lutein maddesi de içerir.Pişirdikten sonra hemen tüketin; beklemesi halinde içindeki yararlı maddeler toksik maddelere dönüşebilir.

BAĞIRSAK

Elma: Protein, vitamin ve doğal kimyasallar sayesinde sindirime yardımcı olur. Sindirimi kolaylaştırır. Bağırsak sorunları çeken kişiler için dengeleyici ve normalleştirici besin olarak nitelenirler.

Sütünüzün Çoğalması İçin

05 Şub 2009

Sütünüzün Çoğalması İçin

Sütünüzün çoğalması için yapılacak tek şey iyi beslenmektir. Bol proteinli besinler alın, içebildiğiniz kadar su ve meyva suyu için. Bol bol dinlenin. Süt yapımı için oldukça fazla enerjiye gereksinim olacaktır.

İştahınız doğrultusunda beslenin. Kalorinizi boş karbonhidratlardan değil, vitaminler açısından zengin olan besinlerden sağlayın. Her emzirmeden önce veya emzirirken içeceğiniz bir bardak süt, meyva suyu veya su yeterli miktarda süt üretmeniz için gereken ekstra sıvıları oluşturur. Günde alınan sıvı miktarı 3 Litre kadar olmalıdır. Protein gereksinimini karşılamak için kuru fasülye, nohut, mercimek gibi baklagiller, et, tavuk gibi besinler ve bol meyva ve sebze yenmelidir.

Anne Sütünün Faydaları

05 Şub 2009

Anne Sütünün Faydaları

Anne sütünün yararları saymakla bitmez. Bebeğinizin bağışıklık sistemi gelişene kadar anne sütünde gerekli olan, onu hastalıklara karşı koruyan savunucu maddeler vardır. Ayrıca bazı alerjilere karşı da koruyucudur. Anne sütü bebekle anne arasındaki duygusal bağı arttırır ve bebeğin güvende hissetmesini sağlayacak tek yoldur. Bebeklerin en sık yakalandığı enfeksiyon hastalıkları daha az görülür. Bebeğin fiziksel ve zihinsel gelişimini en iyi şekilde sağlar. Her zaman hijyenik ve pratiktir. Bağışıklık sistemi yeterince gelişmemiş prematüre bebekler, anne sütünden özellikle çok yarar görürler.

Anne sütünün diğer faydaları;

  • Anne sütü bebeğiniz için özel bir bileşime sahiptir.
  • Sindirimi daha kolay besin maddesidir.
  • Beyin gelişimine katkıda bulunur ve zeka düzeyini arttırır.
  • Anne sütünün sıcaklığı her zaman vücut sıcaklığında olup istenilen derecededir.
  • Daha az sodyum ve protein içerir.
  • Daha iyi kalsiyum emilimi sağlar.
  • Herzaman steril ve pratiktir.
  • Alerji riski daha düşüktür.
  • Kabızlık ya da ishal problemi yaratmaz.
  • Bebekler daha sağlıklı olur.
  • Obozite olma olasılığı düşüktür.
  • Daha ekonomiktir.
  • Bebeğin ağırlık artışıyla anne sütünün yeterli olup olmadığı anlaşılır.

Ek Besinlere Nasıl Başlanır ?

05 Şub 2009

Ek Besinlere Nasıl Başlanır ?

Katı Besinlere Başlamak için Uygun Zaman?

  • Zamanlamayı doğru seçin. Eğer emziriyorsanız, sağladığınız süt en düşük seviyeye geldiği zaman deneyin. Bu genelde sabah veya öğlen saatleridir.
  • Bebeğinizin huysuz ve yorgun olduğu bir zamanı tercih etmekten kaçının.
  • Bebeğiniz yeni emzirildiyse veya biberon maması ile beslendiyse denemeyi erteleyin.
  • Bebeği beslemeyi diğer işleriniz arasındaki 5 dakikalık süre içerisine sığdırmaya çalışmayınız.
  • Bebek kıpır kıpır iken, durmuyor ve oturmuyor iken, bir yndan dizlerini tutup bir yandan da ağzına yabancı bir madde sokmaya çalışmayın.
  • Bebeğe kaşıkla besini vermeden önce masaya veya mama sandaliyesine bir parça yiyecek koyun ve besini tanımasına izin verin.

Katı Besinlere Nasıl Başlanmalı ?
Bebek kaşıkları bile bu dönemdeki bebekler için fazla geniş olabilir. Bu yüzden küçük çay kaşıkları denenebilir. Yarım çay kaşığı ile başlayın ve beslenme boyunca onunla konuşarak yardımcı olun. Katı gıdaları yutmayı becerene kadar miktarı her gün bir iki çay kaşığı arttırarak vermekle yetinin beslenme öğünlerini çok yavaş arttırın. Katı gıdalarla beslenmeye başladığınızda yiyeceklerin çoğunu geri çıkaracak, bir kısmı yüzüne bir kısmı önlüğüne bulaşacaktır. Katı gıdalara geçiş dönemini kolaylaştırmak için şu yöntemi deneyebilirsiniz: Bebeğinize önce biraz süt (meme veya hazır mama) verdikten sonra az bir miktarda katı gıdayı yarım çay kaşıklık yudumlarda verin ve öğününü yine süt ile bitirin.

Katı Besinlere Başlarken Bebeğinizde Dikkat Edeceğiniz Noktalar

  • Ek gıdaları bebeğe uygun bir kaşıkla ya da bardakla verin, biberon kullanmayın.
  • Bebeğinize vereceğiniz her türlü gıda doğal ve taze hazırlanmış olmalıdır.
  • Yutmasını kolaylaştırmak ve ek gıdanın akciğere kaçmasını engellemek için ek gıda verirken onu kucağınızda kendini güvende hissedecek şekilde dik olarak tutun.
  • Besinlerin doğal tatlarına alışmalarını sağlayın.
  • Bebeğiniz için hazırladığınız besinlere katı yağ, şeker, tuz ve baharat katmayın.
  • Bebeğinize vereceğiniz ek gıdayı onun gelişim düzeyine göre ağzında kontrol edebileceği ve yutabileceği besinlerden yumuşak, pürtüksüz yarı sıvı besinler seçin.
  • Her yeni gıdaya tek tek ve yavaş yavaş başlayın, az miktarda başlayıp (3-4 çay kaşığı) her gün arttırın. 3 gün bir gıda denenip daha sonra başka bir gıda denenebilir.
  • Sevmediği bir gıdayı zorla vermeyin, yeniden denemek için bir süre geçmesini bekleyin.
  • Yeme hızı bebek tarafından belirlenmelidir.
  • Beslemeden önce bebeğin kaşıktaki yiyeceğe ilgi göstermesini bekleyin.
  • İsterse bebeğin yiyeceği elleyerek tanımasına izin verin.
  • Zamanla bebeğinizin kendi kendine yemesine izin verin, bu onun özgüvenini artırır.
  • Ek gıdalara başladıktan sonra da bebeğinizi 2 yaşına kadar emzirmeye devam edin.
  • Diş çıkarma dönemi bebeğin iştahsız ve huzursuz olduğu zamanlardır. Bu dönemlerde bebek anne sütü veya biberon mamasını daha fazla almak isteyebilir. Fazla ısrarcı olmayın.
  • Çocuğunuza bir yaşına gelene kadar mümkünse inek sütü vermeyin. Erken yaşta verilen inek sütü çocuğunuzda allerji ve kansızlık yapar.
  • Çocuğunuzu kansızlıktan korumak için demir yönünden zengin et, yumurta, mercimekli baklagiller, pekmez gibi ek gıdalar verin.
  • Çocuğunuza vereceğiniz ek gıdaların A vitamini açısından da zengin taze sebze ve meyve olmasına dikkat edin. Bu onu hastalıktan koruyacaktır.
  • Hazırladığınız gıdaları oda ısısında 2 saatten fazla bekletmeyin.
  • Konserve, dondurulmuş ve paketlenmiş yiyecekleri, hazır meyve suları ve kolalı içecekleri, içine boya, tatlandırıcı veya aroma katılmış besinleri bebeğinize asla vermeyin.
  • Üç yaşın altındaki çocuklar günde altı öğün beslenmelidir.
  • Çocuğunuz ile birlikte siz de yiyin. Bu onun iştahını artıracaktır. Çocuklar kalabalıkta yemek yemeyi severler.
  • Bebeklere pişmemiş havuç, sosis, fındık, fıstık, çekirdek, üzüm, gibi küçük kuru yemişler vermeyin. Bunlar nefes borusuna kaçarak boğulmaya ve akciğerlerin zarar görmesine neden olabilir.

Bebek Katı Besinleri Yemeyi Reddederse
Katı yiyeceklere yeni başlayanlar doğal olarak yeni tadlara ve katı beslenmenin yöntemine değişken bir tavır sergilerler. Bir hafta isterler, diğer bir hafta istemezler. Böyle bir durumda şu yöntemleri deneyebilirsiniz.

  • Kaşık olarak parmak ucunuzu kullanın Bebekler kaşığa nazaran parmakları daha hoş karşılarlar. Bir parça sebze ya da meyve püresini parmaklarınıza koyun ve bunu oradan emmesine izin verin. Bu şekilde rahat yemeyi öğrendikten sonra, bir miktar yiyeceği dilinin ucuna yerleştirin böylece zamanla dilinin ucundaki yiyeceği geriye doğru boğazına atarak yutmayı öğrenebilir.
  • Plastik kaşık deneyin Metal kaşıklar soğuk hissi verir, bebeğinizin dikkatini çekerek yemesini engelleyebilir.
  • Yemesi için zorlamayın Bebeğinizi beslemenizdeki amaç, ona yeni tadlar ve yeme yöntemlerini tanıtmaktır. Bu süreçte, bebeğiniz sık sık iki ileri bir geri şeklinde gelişme gösterecektir. Zaman zaman bebeğinizin katı yiyecekleri reddetmesi beklenen birşeydir. Bu olduğu zaman, bırakın ve başka bir gün deneyin. Bebeğiniz hazır olduğunda yiyecektir.

Katı Besinlere Başlarken Alerji
Katı yiyeceklere geçişte bebeğiniz yiyeceklere karşı alerjik reaksiyon gösterebilir. İnek sütü, yumurtanın beyazı, balık, fıstık, turunçgiller bebekler yediğinde en çok alerjiye neden olan yiyeceklerdir. Bebeğinize yeni yiyecekleri yavaş yavaş tanıtmalı ve yeni bir yiyeceği vermeden önce 3-5 gün beklemelisiniz, böylece yeni maddelere karşı reaksiyonları farkedebilirsiniz. Eğer ailenizde alerji sık görülen bir vakaysa o zaman daha çok dikkat etmeniz gerekir. Alerjik reaksiyonların belirtileri şöyledir:

  • Deride kurdeşenlere benzer kızarıklıklar ve lekeler
  • Yemesinin hemen ardından kusma
  • Yemekten birkaç saat sonra ishal
  • Dışkısında kan
  • Nefes almada zorluk

Ek Vitamin ve Mineraller
Hazır mamalar gerekli bütün vitamin ve mineralleri içerdiğinden bunlarla beslenen bebeklere ek bir vitamin vermeye gerek yoktur. Anne sütü ile beslenen bebeklere D vitamini verilmeye devam edilmesi gerekir.

Biberonla Besleme

05 Şub 2009

Biberonla Besleme

Bebekleri Biberon ile Besleme Tekniği
Biberonla besleme, bebeğin anne memesini almamasına ve bazı hastalıklara neden olabileceği için önerilmemektedir. Zorunlu kalındığı durumlarda ise aşağıdaki önerilere uyulmalıdır;

  • Biberonun deliğinin genişliği kontrol edilmelidir. Bunun için mama konulduktan sonra biberon ters çevrilir. Mama biberondan önce ip gibi sonra damla damla akmalıdır. Sürekli olarak ip gibi akan ya da sürekli olarak damlayan deliği olan biberonlar uygun değildir.
  • Bebek yarı oturur durumda iken biberon verilmelidir.
  • Biberon bebeğin eline bırakılmamalıdır.
  • Bebeği besleyenlerin sayısı azaltılmalıdır. Her yetişkinin bebeği tutma, etkileşme ve onunla konuşma biçimi farklıdır.
  • Mümkün olduğunca bebeğinizle deri teması içinde olun. Biberonla emzirdiğiniz halde biberon verirken giysinizi sıyırarak bebeğin göğsünüze yaslanmasını sağlayabilrsiniz.
  • Kollarınızı dğişimli kullanın.
  • Bebeğinizin emzirmeyi bırakma zamanı geldiğinde bırakmasına izin verin.
  • Zaman tanıyın. Meme emen bebek keyif ve emme zevkini devam ettirmek için memenin içindeki süt bittikten sonra da emmeye devam eder.
  • Biberonla besleme konusunda kaygılanmayın. Bebeğinizi biberonla da iyi bir şekilde besleyebilir ve ona yeteri kadar sevgi gösterip sarılabilirsiniz.
  • Bebeğin her öğünde aldığı miktar yazılarak günlük miktar ölçülmelidir.

Biberonla Besleme

  • Bebeğin yanağına parmağınızla veya emziğin ucuyla hafifçe vurarak bebeğin biberona yönelmesini sağlayın.
  • Biberona biraz eğim vererek mamanın biberonun ağız kısmını tamamen doldurmasını sağlayın. Böyle yapılmazsa bebek hava yutabilir ve bebekte gaz oluşmasına neden olur.
  • Yarı oturur durumda beslerseniz, bebek dah akolay yutkunabilir.
  • Beslemeden önce mama önlüğü takın.
  • Bebek alışık olmadığı için ilk günlerde fazla mama almak istemeyebilir.
  • Biberondaki mamanın ağızlıktan akma hızının uygun olduğundan emin olun. Biberonu ters çevirip kontrol edebilirsiniz. Süt dökülüyor veya fışkırıyorsa çok hızlı akıyor demektir. Bir veya iki damla akıyorsa hızı çok yavaş demektir. Önce biraz süt fışkırıyor ve sonra birkaç damla geliyorsa hızı uygun demektir.
  • Bebeğiniz sütün tümünü bitirdiğinde, biberonu çekin. Hala emmek istiyorsa küçük parmağınızı emembilir.
  • Uzun süre emdikten sonra bile biberonu bırakmıyorsa, küçük parmağınızı biberon memesinin yanından kaydırarak hafifçe bebeğin ağzına sokun ve biberonu çıkarın.
  • Biberon ağzındayken uyuya kalırsa yutmuş olabileceği hava nedeniyle kendini tok hissediyordur. Oturur konuma getirip gazını çıkartın ve istiyorsa kalan sütünü içirin.

Biberonla Beslemenin Faydaları

  • Bebek için daha uzun süreli tatmin; bebek anne sütüne göre daha uzun süre tokluk hisseder
  • Bebeğin aldığı süt miktarı kolayca izlenebilir
  • Anne için daha fazla özgürlük; emziren annenin mutlaka her öğün bebekle birlikte olması gerekir. Halbuki, biberon ile beslenen bebeklerde, bazı öğünlerde başka biri veya baba bu işi üstlenebilir
  • Baba da bebeği besleyebileceği için bu olayı baba da paylaşabilir
  • Bazen tıbbi engellerden dolayı anne sütü ile beslenme imkansız hale gelebilir
  • Daha az aralıklarla beslenir
  • Emziren anneler için normal yaşama ve iş hayatına dönüş yavaş gerçekleşmektedir
  • Emziren annelerde adet görme geciktiğinden, doğum kontrol önlemlerinin alınması da gecikmektedir
  • Annenin giyim tarzını etkilemez anne memesini açmak zorunda kalmadığı için
  • Bebeğini biberonla besleyen bir anne iki kişi için yemeye son verebilir
  • Toplum içinde daha az stresli besleme
  • Anne doğumdan önceki cinsel hayatına hızlıca döner

Biberonla Bebek Besleyenlere İpuçları…

  • Biberonun deliğinin uygun büyüklükte olduğundan emin olun
  • Bebeğinizin ağzında biberon varken uyumamasına dikkat edin, bu aynı zamanda diş çürümesine ve kulak enfeksiyonlarına yol açabilir
  • Sırt üstü yattığında bebeği beslemeyin
  • Çevrenin çok aydınlık ve gürültülü olmamasına özen gösterin
  • Bebeğiniz çok acıkmadan onu besleyin
  • Her zaman mamayı taze hazırlayın
  • Hazırlanmış mamayı buzdolabı dışında bir yerde 1 saatten fazla tutmayın
  • Her beslenmeden sonra kalan mamayı atın. Buzdolabında olsa bile şişe içinde bakteri üreyebilir
  • Kullanma tarihi geçmiş mamaları kesinlikle kullanmayın
  • Mamayı veya sütü mikrodalga fırında ısıtmayın. Mamanın içinde çok sıcak noktalar olabilir
  • İlk yıl içinde şunları vermeyin; Çay, inek sütü, kolalı içecekler
  • Hiçbir zaman emziği çocuğun boynuna asmak için, boynuna dolanacak ip vs. kullanmayın

Biberonla Beslemede Gerekenler
Biberonlar: Bütünüyle biberonla beslenen beslenen bir bebek için en az 3 adet büyük boy (250 mililitrelik) biberon şişesi gerekir. Fazladan biberon memelerine de gereksinim vardır. Böylece tıkanan memelerin yerine yenilerini kolayca kullanabilirsiniz. Biberona yerleştirilen tek kullanımlık içliklerle bebeğin yuttuğu hava en aza indirhgenmiştir.

Memeler

  • Doğal Görünümlü Biberon Memeleri: Bu memelerin özelliği kullanım açısından da gerçek memeye çok benzemeleridir.
  • Geleneksel Biberon Memeleri: Bu memeler ile bebeğiniz gerçek memeden emerken yaptığı emme hareketini yapamaz. Saniyede iki üç damla süt akıtabilmesi en iyisidir.
  • Karın Ağrılarına Karşı Yapılmış Biberon Memesi: Süt içilirken biberona hava girecek biçmde yapılmıştır. Böylece biberon ağzının büzüşmesi önlenir, bebeğin hava yutması da önlenmiş olur.
  • Geniş Tabanlı Biberon Ağızları: Her biberon şişesine uymaz. Bebek emdikçe ağzı geniş tabana yaslanır, memenin ucu ağzın içinde idip gelir; böylece gerçek memeyi andırdığı düşünülebilir.

Sterilizasyon ve Temizlik
Bebeğinizin besinine dokunacak herşeyi kullanmadan önce iyice yıkayıp sterilize etmelisiniz.. Beslenmeden sonra da kullanılan tüm malzemeler sıcak suyla yıkanmalı ve ardından steril edilmelidir. Sterilizasyon üç şekilde yapılabilir;

  • Kaba soğuk su koyup sterilizasyon sıvısını ya da tabletleri karıştırın. Tabletler çözündükten sonra, temizlenecek gereçleri suyun yüzeyine çıkmayacak biçimde içinde yerleştirin.
  • Kabı hafif hafif çalkalayarak şişelerin içinde kalan hava kabarcıklarını bütünüyle yok edin. Kabarcıkların içinde mikrop barınabilir. İç kapağı yerleştirip kapağı kapatın.
  • Gereçleri ilaçlı su içinde tutup, kullanacağınız zaman çıkarın kaynamış su ile durulayın. Kağıt havlu üzerinde süzdürün.
  • Biberon şişelerini ve memeleri yerleştirebileceğiniz bu aygıtın kullanımı kolaydır. Hem çok pratik, hem de çok hızlıdır. Gereçleri aygıta koymadan önce herşeyi iyice iyi yıkayın.
  • Gereçleri önce yıkayın, sonra 25 dakika kaynatın. Kabın içindeki herşeyin suya iyice batmış olmasına dikkat edin.

1- Kimyasal Malzemeler; 2- Elektrikli, Buharlı, Mikrop Öldürücü

3- Kaynatma

  • Tüm şişeleri, kapları biberon memelerini, plastik huniyi, kaşık ve bıçağı sabunlu sıcak suda yıkayın.
  • Şişelerin içini süt kalıntılarını çıkarmak için frçayla temizleyin. Boynunu ve kapak vidası çevresini iyice ovuşturun. Memenin içini tuzla ovarak süt kalıntılarını temizleyin. Meme ucuna tuz doldurup parmaklarınızın arasında ovuşturun.
  • Tüm gereçleri bol suda durulayın. Biberon memelerinin tıkanan deliklerini açınız.
  • Gereçleri bulaşık makinesinin sıcak su programında kolayca temizleyebilirsiniz. Fakat steril olmazlar.

Sterilizasyon Yıkama

Bulaşık Makinesi

Meme Başı Şaşkınlığı
Biberondan emmeyi öğrenen bebek, anne memesini reddeder. Meme başı şaşkınlığı adı verilen bir tablo ortaya çıkar. Anne sütü ile beslenmenin yetersiz ve başarısız oluşu çoğunlukla birkaç kez bile olsa denenen biberondur.

Biberon Çürüğü
Normal koşullarda süt sıvı bir besin maddesi olduğundan ağızda çok kalmaz ve çürük oluşumuna neden olmaz. Ancak çocuğun şekerli süt ile doldurulmuş biberonla beslenmesi ve bala veya reçele batırılmış yalancı emziğin uyumadan önce emdirilmesi yaygın bir alışkanlıktır. Ayrıca bazı anneler bebeklerini 2 sene gibi uzun bir süre anne sütü ile beslemektedirler. İşte bu şekilde beslenen çocuklarda 2-6 yaş arasında özellikle üst ön dişlerde yaygın kahverengi çürükler görülmektedir. Hatta çok ileri vakalarda dişlerin tamamı çürümektedir. Bu olay biberon çürüğü olarak adlandırılır. Etken devam ederse süt azılar da etkilenir.

Yeni Doğan Bebek İçin Bunlar Normal Mi ?

04 Şub 2009

1-Yeni doğan bebeğimin baş şekli uzamış gibi ! görünüyor. Normal mi?

Bebek, doğum kanalından geçerken kafatası kemikleri üstüste kayarak geçişin kolaylaşmasını sağlar. Bu nedenle yeni doğan bebeğin başı yukarı doğru uzamış gibi görünür. Zaman içinde kendiliğinden düzelir.

2-Yeni doğan bebeğin kafasında şişlik var. Normal mi?

Doğum sırasında, özellikle zor doğumlarda kafa derisi altında değişik şekillerde cilt altı kanamaları olabilir. Hekim kontrolünde bebekte başka bir belirti yoksa bu şişliklere hiç bir şey yapmaya gerek yoktur. Bir süre sonra geçer.

3-Yeni doğan bebeğimin cildinde sivilce gibi, ufak kırmızı döküntüler var. Normal mi ?

Yeni doğan döküntüleri adı verilen bu görüntüler zamanla kaybolacak olan, pek çok bebekte görülen döküntülerdir.

4-Yeni doğan bebeğimin vücudunun bir yerinde (örneğin ense) kırmızımsı bir leke var. Normal mi?

Yeni doğan cilt lekeleri halk arasında annenin gebelik dönemine ilişkin bazı söylentilere bağlansa da (gizlice bir meyve alma) tümü ile normal olan, bebeğin cilt altı dokusu geliştikçe çoğu görünmez olacak lekelerdir. Ancak çok geniş alanı kaplayan, koyu renkli bazı ender görülen lekeler kalıcı olabilir. Hekim kontrolünü gerektirir.

5-Yeni doğan bebeğimin kalçalarının üst birleşim yerinde mor bir renk değişi mi dikkatimi çekti. Normal mi?

Mongol lekesi adı verilen renk değişimi merak edilecek bir durum olmayıp mongolizm (Down sendromu) ile hiçbir ilgisi yoktur. Çoğu bebekte görülebilir.

6-Yeni doğan bebeğim sık sık sıçrıyor, irkiliyor. Normal mi?

Doğumdan başlayarak varolan reflekslerden (iç güdüsel davranış) biride moro refleksi denilen bu sıçramalardır. Ani ses, ışık, temas gibi uyaranlarla bebekler kollarını iki yana açarak sıçrar, hatta ağlarlar. Bebek büyüdükçe bu refleks kaybolur.

7-Yeni doğan bebeğim hemen bütün gün uyuyor. Normal mi?

Doğumu izleyen ilk günlerde bebek gece ve gündüz düzeni olmaksızın 18 – 20 saate yakın uyuyabilir. Bebekten bebeğe uyku yeterliliği değişmekle birlikte anne ve bebeğin özellikle gece uyku düzeni oluşuncaya dek pek çok geceler uykusuz kalabilirsiniz. Bu nedenle her fırsatta siz de dinlenmeye, uyumaya çekilmelisiniz.

8-Yeni doğan bebeğimin gözlerinde çapaklar oluyor? Normal mi ?

Genelde doğumu izleyen günlerde hafif çapaklanmalar önemli değildir. Kaynamış çayın dem kısmından bir miktar, temiz bir kaba konularak ılık bir ısıya geldiğinde temiz bir bez, pamuk ile göz pınarından dışarıya doğru silinmelidir. Göz aklarında kızarıklık yada çok aşırı çapaklanma olursa hekim kontrolü gerekir.

9-Yeni doğan bebeğimin dilinin üstünde beyazlıklar dikkatimi çekti. Normal mi?

Pamukçuk(moniliazis) adı verilen havada her zaman bulunabilen mantar türleri, zaman zaman bebeğin dil üstünde daha çok olmak üzere ağız tavanı ve yanak içlerinde birikebilir. Başlangıç durumlarında; 1 çay bardağı kaynamış soğumuş suya 1 çağ kaşığı karbonat (hamur kabartma tozu) karıştırılarak hazırlanan sıvı, temiz bir gazlı bez ile bebeğin ağzındaki bu beyazlıklar üstüne sürülür.

10-Yeni doğan bebeğimin ilk idrar ve dışkısını geç yapması normal mi?

Genelde yeni doğanlar doğar doğmaz kısa süre de ilk idrarlarını yaparlar. İlk zamanlar idrarda üret tuzları fazla olabildiği için renk koyu renkli olup bezi boyayabilir. Normaldir. İlk dışkı, genellikle ilk 12 saatte koyu yeşil, siyahımsı, yapışkan bir şekilde olur ve 4-5 gün sürer. Daha sonra giderek açık yeşil ve sarıya döner. İlk 48 saat içinde bebek hiç dışkı yapmadı ise doktoruna başvurmakta yararlı olur.

Emzirme Pozisyonları

04 Şub 2009
En Yaygın Emzirme Pozisyonudur.
Klasik Beşik Tutuş

Bu pozisyonda sırtınızı destekleyen rahat bir koltuğa oturun. Memenizi elinizle C şeklinde tutarak destekleyin. Bebeğinizin yüzü karnı ve dizleri size dönük biçimde midenize dayayın. Bebeğinizin başı dirseğinizin çukur kısmında bulunmalıdır. Kolunuzun yorulmaması için gerekirse bir yastıkla destekleyin.

Sezeryan doğum yapan, göğüsleri büyük olan anneler için idealdir.
Futbol Tutuşu

Bebeğinizin bacaklarını koltuğunuzun altından sarkıtın. Bebeğinizin başını elinizle destekleyin, gerekirse elinizin altına bir yastık koyun. Bu tutuş memenizin kontrolü ve bebeğinizin emişi açısından kolaydır. İkiz bebeği olan anneler için idealdir.

Memeyi yakalama problemi olan küçük veya erken doğan bebek anneleri için idealdir.
Çapraz Beşik Tutuşu

Bebeğinizi, emzireceğiniz memenin aksi tarafındaki kolunuzun içine yatırın. Bebeğinizin vücudu size dönük ve meme hizasında olmalıdır. Bu şekilde bebeğinizin başını daha rahat kontrol edersiniz.

Sezeryan doğum yapan ve geceleri emziren anneler için idealdir.
Yatarak Emzirme

Hafif yan yatar biçimde sırtınızı ve omuzunuzu bir yastıkla destekleyin. Kolunuzu bebeğinizin başının arkasından geçirerek onun vücudunu, diğer elinizle de memenizi destekleyin. Bebeğinizin sırtına bir yastık koyun, ağzı meme ucuna gelecek şekilde yanınıza yatı

Yeni Doğan Bebeğin İlk Bakımı

04 Şub 2009

Yeni doğan bebek ilk 48 saat içinde sağlık personeli yada hekim tarafından değerlendirilmeli, ayrıntılı muayenesi yapılmalıdır. Erken dönemde ortaya çıkan yeni doğan sarılıkları ayrı bir önem taşır. Yine ilk 48 saat içinde bebeğin koyu renkli, şekilsiz, yapışkan nitelikli ille kakasını yapması beklenir. Anüsün (dışkı açıklığı) kontrol edilmelidir. Muayene öncesi ve sırasında annenin katkısı alınmalı, öykü alma yanısıra muayene sonuçları yönünden anne bilgilendirilmelidir. Ancak bu bilgilendirme , annenin gereksiz yere kaygılanmasına yol açmayacak biçimde yapılmalıdır. Bunun içinde gerekli iletişim teknikleri uygulanmalıdır.

Yeni doğan bebek ani uyaranlara (ses, ışık,temas gibi.) tepki verir, sıçrar, kollarını açar, ağlayabilir. Normal bir yenidoğan refleksidir. (moro refleksi ) Yine bir başka refleks, emme refleksi olup anne karnında iken de var olduğu gösterilmiştir.
Yenidoğan bebeğin cildi, gri-beyaz renkli, yapışkan bir madde ile kaplıdır. bebeğin hassas cildini korur, üşümeyi önler.

Isı düzenlemesi yeterli olmayan yenidoğanın vücut ısısı düştüğünde önce el-ayaklarda, giderek yüz ve tüm vücutta morarma olur. Hemen ısıtılmalıdır. Üşüme dışında kan şekeri düşüklüğü ya da bazı doğumsal hastalıklar da morarmaya neden olabilir.

Derinin kuruluk, soyulmalar, doğum tarihinin uzadığını, anne karnında beslenmenin yeterli olamadığını düşündürür. Yenidoğanın yüz ve gövdesinde toplu iğne başı şeklinde ortası beyaz, çevresi kırmızı döküntüler olabilir. İlk hafta içinde kaybolur. Yine yüzde, burun üstünde küçük sarı-beyaz döküntüler de normaldir. Yenidoğanın göbek kordonu kanama ve enfeksiyon yönünden kontrol edilmelidir. Göbek 5-10 günde kuruyarak düşer.

Göbek yarasından bir kaç gün kanlı ya da kansız sızıntı olabilir. Gerek göbek düşmeden önce, gerek düştükten sonra 1-2 gün kurumayı hızlandırmak ve enfeksiyonu önlemek için göbek yarasına her gün 1 kez antiseptik uygulanır. Göbeğin ıslanmaması için bağlanırken bezin üstünde kalmalıdır.

Genelde ilk banyo göbek düştükten bir gün sonra yapılır. Ancak sağlıklı bebeklerden, düşmeyi beklemeden de banyo yapılabilir. Bebek yıkanmaksızın ilk günler 37 C ısıtılmış su ile ıslatılmış yumuşak bezle silinerek de temizlenebilir. Pudra kullanılmamalıdır.

Yenidoğan bebeğin başı ilk günlerde kemiklerin üst üste binmesi nedeni ile küçük olabilir. Bazen bebek başının doğum kanalında sıkışmasına bağlı olarak cilt altında kanamalara bağlı şişlikler olabilir. Hiç bir şey yapmaksızın izlemeyi gerektirir. Gözlerde çapaklanma varsa, kaynatılmış ılıtılmış su ile ıslatılmış steril gazlı bez ile çok bastırmadan burun kökünden dışa doğru silinir.

Burun ve kulağın içine ucu pamuklu çubuklar sokarak temizleme gereği yoktur, sadece ucundan temizlenir.

Bebeklerde alt bakımı özenle yapılmalıdır. özellikle kız çocuklarda bu bölge önden arka doğru her gün hafifçe silinir, iyice durulanır ve kurulanır. Kız bebeklerde ilk günlerde anneden geçen hormonlar ile kanama olabilir, bir kaç günde kaybolur.

Erkek çocuklarda penis ucunda darlık olabilir. İleri dönemde darlığın ısrarla sürmesi idrar yolu enfeksiyonu riskini arttırır. Erken sünnet önerilir. Yine anneden geçen hormonlar ile gerek kız, gerek erkek yenidoğanda tek ya da iki taraflı memelerde şişkinlik olabilir, sıkınca süte benzer sıvı gelebilir. Kendiliğinden geçer, hiç bir şey yapılmaması uygundur.

Yenidoğanların çoğu, doğumdan hemen sonra idrar yaparlar. İlk 24 saat içinde hiç idrar yapmamış ise mutlaka değerlendirilmelidir. İlk günlerde idrar sayısı az olmakla birlikte sonraki günlerde günde 5-6 kez idrar yapan yenidoğanın anne sütü alması kesinlikle yeterlidir.

Bebeğim Neden Ağlıyor ?

03 Şub 2009

Bebekler hiçbir neden olmadan boşu boşuna ağlamaz. Mutsuz olduklarında ya da bir şey gerçekten canlarını sıktığında size haber vermek ve yardımınızı almak için ağlar.

Bebekler ağlamaya başladı mı anne – babalar ne yapacaklarını şaşırır. Hele de o, ilk bebekleri ise daha çok panikler. Uzman Psikolog Sinem Olcay “Bebeğim neden ağlıyor” sorusunun yanıtını veriyor.
Yeni doğan bebeklerin çok ağlamasının bir sebebi var mıdır?

Bebekler sıkıntı veren her durumda teselli bulmak için yardım aramaya programlanmıştır. Bebeğinizin ağlaması, beyni henüz yeterince gelişmediği için tek başına başa çıkamadığı yoğun duygular ve korku veren bedensel hisler için yardım istemesi anlamına gelir. Bebekler hiçbir neden olmadan boşu boşuna ağlamaz. Mutsuz olduklarında, bir şey gerçekten canlarını sıktığında size haber vermek ve sizin yardımınızı almak için ağlar.

Tüm bebekler arasında doğduğunda en olgunlaşmamış durumda olan insan yavrusudur. Aslında bebeklerin gebelik süresini anne karnının dışında tamamladığını söyleyebiliriz. Freud’un insan yavrusu için “dünyaya tamamlanmamış olarak gelir” demesi doğrudur. Yeni doğmuş bir bebeği dışarıdaki bir cenin gibi düşünebiliriz. İşte bu nedenle yani doğduklarında yeterince olgunlaşmış olmadıkları için bebekler çok hassastır.
Bebeklerin ağlamasına en çok ne sebep olur?

Bebekler hem fiziksel hem de duygusal pek çok nedenden ötürü ağlayabilir. Bir bebek, yorgun ya da aç olduğu ya da başka bir dış etken yüzünden fazla uyarıldığı için ağlayabilir.
Annelerin ağlamanın ne anlama geldiğini anlama şansı var mıdır?

İlk başlarda ağlamanın ne anlama geldiğini çözmek zor olabilir ama zamanla ağlamaları çok daha doğru bir şekilde okumayı öğreneceksiniz. Örneğin; zamanla açlık ağlamasını yorgunluk ağlamasından ayırt etmeye başlayacaksınız. Bazen ise ağlamanın nedenini kesinlikle bilemeyeceksiniz. Ama bunun bir önemi yok. Önemli olan bebeğin paniğini ve acısını ciddiye almanız ve sakinleşmesi için ona yardımcı olmanızdır.
Bebekler en çok ne zaman ağlar?

Ağlama, bebek 3-6 haftalık olduğunda en yüksek seviyededir. Bebek, 12-16 haftalık olduğunda ise azalır. Bunun nedeni bu dönemde bebeklerin hareket kabiliyetinin yükselmesi, bir şeyleri tutup onlarla oyun oynayabilmeleri dolayısıyla artık daha az sıkılma ve engellenme yaşıyor olmasıdır. Daha büyük bebekler ve 3-4 yaşına kadar çocuklar, açlık, soğuk, yorgunluk, hastalık gibi sebepler yüzünden ağlamaya devam eder. Bunun yanında, ağlamaya neden olan yeni hisler eklenmiştir.

Ebeveynden ayrılma korkusunun yarattığı panik yüzünden ağlayabilir. Büyüdükçe hoşlandıkları ve hoşlanmadıkları şeyler; onları korkutan ya da huzursuz eden şeyler netleşir ve her biri bir ağlama nedeni olabilir. Konuşamayan bir çocuk için ağlama genelde “hayır” anlamına gelir. “Hayır bir başkasının kucağına gitmek istemiyorum”, “Hayır bu tulumu giydirmenden hoşlanmıyorum” gibi.
Bebek ağladığında ne yapmak gerekir?

Bebeklere her ağladığında müdahale etmek, sakinleşmeleri için yardımcı olmak gerekir. Ağlamasına uzun süre cevap verilmeyen bebekler aşırı duyarlı bir stres algılama sistemi geliştirebilirler.

Bebeğinizin kendi kendine sakinleşmesini beklemenizin hem beyin hem beden gelişimi bakımından olumsuz etkileri olabilir. Bir bebek, ağlamayla kaybettiği kontrolünü kendisi sağlayamaz, bunu sadece siz yapabilirsiniz. O nedenle bebeklerin her ağlamasına tutarlı şekilde cevap vermek gerekir.

Araştırma ve gözlemler göstermekte ki ağlamalarına cevap verilen bebekler ilerleyen zamanda daha az ağlayan, daha mutlu ve daha kolay sakinleştirilebilen çocuklar oluyor.