Posts Tagged ‘sağlık’

Hangi Hastalığa Hangi Yiyecekler

09 Şub 2009

Hangi Hastalığa Hangi Yiyecekler

Doğa bir eczane gibidir! Tahıl, sebze ya da meyvelerde bulunan çeşitli maddeler, vitaminler; depresyondan tansiyona birçok hastalığa iyi gelir. Urfa’nın acı pul biberinin cilde yararlı, teni güzelleştiren maddeler içerdiğini, İlaçta aspirin neyse, yiyecekler içinde elmanın da o, olduğunu söyleyen Londra Üniversitesi uzmanlarının hazırladığı doğal savaş programında hangi hastalığa karşı neler yemeniz gerektiği anlatılıyor.

GRİP

Satsuma: (Küçük portakal) İçerdiği folik asit ve C vitamini sayesinde öksürüğü ve kanlı tükürükleri keser. Ayrıca kan pıhtılaşmasına karşı en etkin doğal yiyecek olduğu için ileri yaşlarda felç ya da kalp krizi riskini de azaltır.

Tarçın: Yemeklere girmiş olabilecek E-coli bakterisinin vücutta yayılmasını engeller. Mideyi düzene sokar. Kusmayı engeller. Hatta bal ya da limon suyuyla birlikte alındığında boğazdaki yanmaları keser.

Hardal: İçindeki singrin maddesi, midenin gaz çıkarmasına yardımcı olur. Sindirim sistemini düzenler, mide ağrılarını giderir. En fazla bir çay kaşığı alınmalıdır.

Nane: İçerdiği mentol, midenin normalleşmesine neden olur. Vücuda giren grip mikrobuna karşı savaştığı gibi, ileri yaşlarda ülsere yakalanma riskini de azaltır. Nane çayı, baş ağrısı, grip, stres gibi hastalıkların yanı sıra mide yanmasına da bire birdir.

DEPRESYON

Avokado: Sindirimi çok rahat olan bu meyvayı özellikle yeni doğmuş bebeklerin ilk maması olarak tavsiye ederiz. İçerdiği E vitamini kalbe iyi gelir, yüksek potasyum da dinç tutar ve insanı depresyona sokan uyuşukluluk ve rahatlığı üzerinden atar. Vücudun kolesterol oranını ayarlar. Teninizin sürekli hücre yenilemesine neden olur. (Zayıflamak isteyenler dikkat: Yağ oranı bir çikolata kadar yüksek olan avokadoyu yememenizi öneririz.)

Çikolata: Sütlü çikolataları tercih edin. Çünkü içerdiği kakao yağı, magnezyum, E vitamini beynin kendisini yenilemesine ve psikolojik rahatlık sağlamasına yardımcı olur. Migreni olanlar çikolatadan uzak durmalıdır. İstiridye: İçindeki demir, sperm sayısını ve insanın seks gücünü artırır.

A, B12 ve C vitaminleri içerir. Beyin için en faydalı yiyecek olanistiridye, enerji verir. (Dikkat: Kolesterol oranı birçok balığın iki katıdır.)

Patates: Orta boy bir patates,bir insanın bir gün içinde alması gereken C vitaminini içerir. Beyindeki serotonin adlı kimyasal maddenin kendisini yenilemesini sağlar.

İDRAR YOLLARI

Nane:İdrar söktürücü özelliğe sahiptir. İçerdiği mentol, midenin normal işlevini görmesine neden olur. Vücuda giren grip mikrobuna karşı savaştığı gibi, ileri yaşlarda ülsere yakalanma riskini de azaltır. Sabahları mide bulantısını keser. Nane çayı, baş ağrısı, stres gibi hastalıkların yanı sıra mide yanmasına da bire birdir.

Ancak nane çayını aç karnına değil, tok karnına içiniz.

Elma: İçindeki C vitamini ve pektin oldukça faydalıdır. Kolesterolü düşürür,

> sindirim sistemini düzenler ve idrar ve hacet yollarındaki sorunları giderir.

> Kepekli ekmek: B3 vitamini, demir, potasyum ve folik asit içerir. Çok fazlası idrar yollarına zarar verirken, günde 2 dilim yemek iyi gelir.

ALERJİ

> Kayısı: İçindeki betakarotene adlı madde hücrelere saldıran molekülleri kontrol altına alarak,kanseri önler. Bir kayısı ne kadar parlaksa, içindeki betakarotene oranı o kadar yüksektir. İçerdiği kalsiyum ve magnezyum, gırtlak yanmalarını engeller. Kuru kayısıya rengi bozulmasın diye eklenen
sülfür dioksit, astım gibi alerjilere iyi gelir.

HEMOROİD (BASUR)

Hindistan cevizi: İçerdiği myristin adlı madde kusmayı engeller, basur tedavisinde birebirdir.

(Dikkat! Ancak fazlası basur için tehlikelidir.)

KARIN AĞRISI

> Papatya çayı: Bağırsak yollarında toplanan gazı çıkartır, sindirim sistemini düzenler, mide ağrısını keser.

KARACİĞER

Enginar: Cynarine adlı madde sayesinde en sert yiyecekleri dahi sindirimine yardımcı olur.Karaciğer hastalarının yanı sıra romatizma, artirit ve gut hastalığına yakalananlarla, hamilelere şiddetle tavsiye ederiz.

Meyan kökü: Dünya üzerinde birçok kabile yüzyıllardır ülser, artirit, bronşit ve karaciğer rahatsızlıklarına karşı meyan kökünü “doğal ilaç”
olarak kullanır. Adrenalini yükseltir, insanın strese girmesini engeller, kan basıncını düşürür.

Zerdeçal: Karaciğer rahatsızlıklarının yanı sıra sindirime de yardımcı olur.

DİŞ

Ekmek: Şekerli yiyecek yenildiğinde içindeki asitler dişlere her 20 dakikada bir saldırır. Ekmek,dişleri korur. Gün boyunca 6 ila 11 dilim ekmek yiyin.

Meyve: (Her çeşit) Günde 2 ila 4 öğün meyve tüketin.

Sebze: (Her çeşit) Günde 3 ila 5 öğün tüketin.

Yoğurt veya beyaz peynir: Eğer yemekler arası atıştırırken diş sağlığınızı düşünüyorsanız,kalsiyum deposu olan bu iki yiyeceği tercih edin.

Muz: Yüksek miktarda karbonhidrat içerir. Zengin bir potasyum kaynağıdır. Bu mineral, kalbin düzenli olarak çalışmasını ve tansiyonun düzenli olmasını sağlar.

TANSİYON

Rezene: İçerdiği potasyum sayesinde tansiyonu düzenler. Sağlıklı kan hücreleri için gerekli olan folik asidi de bol miktarda bulundurur. Rezene
çayı sindirim için iyidir.

> Tahıl: Kan damarlarını gevşeten ve rahatlatan bir tür fotosentez kimyasal maddesi içeriyor. Bu sayede kanın damarlardan daha rahat geçmesini sağlıyor.

> Tahıl yemek sebzelere oranla vücutta daha fazla kalori yakılmasını sağlar. Kalorinin azalması tansiyonu düzenler.

Un: Yapıldığı tahılın besin değerlerini içerir. B vitaminleri, E vitamini, demir ve magnezyum açısından oldukça zengindir.

Karaciğer: Sağlıklı bir bağışıklık sistemi, cilt ve keskin gözler için gerekli olan A vitamini açısından zengindir. Küçük bir porsiyonu günlük A vitamini ve demir ile aylık B12 vitamini ihtiyacını giderir.

SİNDİRİM SORUNLARI

Arpa: İçerdiği kalsiyum ve potasyum gibi mineraller ile B vitamini vücuda direnç kazandırır.Ayrıca ABD’deki bir araştırma, 6 ay boyunca her gün arpa ürünü şeylerin yenmesinin kolesterol oranını yüzde 15 düşürdüğünü kanıtladı.

Yoğurt: Günde 150 gram yoğurt vücudun bir günlük kalsiyum ihtiyacını karşılar. Meyvalı yoğurtlara 3 çay kaşığı şeker eklendiği için şeker oranları daha yüksektir. Yoğurttaki potasyum, kan basıncı ve kalp atışlarını düzenler. Midenin yiyecekleri düzenli olarak öğütmesini sağlar…

KİLO KAYBI

Çikolatalı puding: Bu sayede vücuttaki kan istediği protein ve mineralleri alır. İngiliz Sağlık Bakanlığı, kilo kaybı yaşayanların günde 3 kez 1 hafta boyunca puding yemesini tavsiye ediyor.

Peynir: 100 gramında 78 kalori bulunuyor.

Yumurta: Günde 2 yumurta kadınların günlük protein ihtiyacının 4’te 1’ini, erkeğin ise 5’te birini karşılar. A,D,E ve B vitaminleri içeren
yumurtadaki

> selenyum maddesi, bebeklerde sindirim sorunlarını çözer, yetişkinleri de kansere karşı korur.

> Dondurma: Günde 2 top vanilyalı dondurma yemek, insan vücudunun günlük protein ihtiyacının yüzde 20’sini karşılar.

Salam: B vitamini, demir, sodyum ve potasyum deposudur.

MENOPOZ

Nohut: Sebze hormonu “fitoöstrojen” içerir. Bunlar östrojenin vücuttaki etkilerini dengeler ve menopozun yarattığı etkilere karşı korur. Sebze proteininin en zengin kaynaklarından birisidir.

Kola: Kafein vücudun yorgunluğunu alır ve konsantrasyonu sağlar.

Üzüm: İçerdiği “elajik” asit sayesinde menopozun neden olduğu kemik erimesine karşı korur. Kandaki östrojen seviyesini yükselterek de menopoz semptomlarını en aza indirir.

Kuru erik: Sadece iki-üç adet yemek dahi vücudun ihtiyacı olan antioksidanları karşılar. İdrar yolları kaslarını rahatlatır. Bu da kolon kanserine karşı korur. Demir, A vitamini, B6 vitamini ve potasyum içerir. İçerdiği yüksek orandaki bor minerali sayesinde menopoz dönemindeki kadınlarda östrojen seviyesini dengede tutar.

> Tatlı patates: Adrenal salgılayan bezleri güçlendirerek vücuda enerji sağlar. Fosfor, magnezyum, kalsiyum, C vitamini, potasyum ve folik asit içerir.

ROMATİZMA

Enginar: Vücuttaki zehiri atma etkisi sayesinde başta romatizma olmak üzere gut hastalığı ve eklem yanmasına karşı birebirdir. Folik asit ve potasyum kemikleri güçlendirir.

Domates: C vitamini boldur.

Tahıl: İçerdiği doğal kimyasallar, romatizmanın yol açtığı eklem yanmaları ve romatizmal ağrıları hafifletir.

> Kekik: Timol adı verilen bir tür doğal yağ, vücuttaki diğer yağların parçalanmalarını sağlar. Kekik yağı banyoda sürüldüğü zaman romatizma
ağrılarını büyük oranda azaltır.

> Zencefil: Uyarıcı etkileri kan damarlarını genişletip kan dolaşımını artırarak romatizma ağrıları ve yanmaları yok eder.

SİSTİT

Kuşkonmaz: Folik asit, C ve E vitaminleri içerir. Yenilen besinlerin vücuttaki zehirli kalıntılarını atmayı sağlar. Karaciğer ve böbreklerin çalışmasını kolaylaştırır, destekler. Bu nedenle doktorlar, sistit hastalarının mutlaka kuşkonmaz yemeleri gerektiğini söylüyor.

KANSIZLIK

Hurma: Türüne göre değişse de hurmaların birçoğu yüksek oranda demir içerir.

> Besin değeri yüksek ve önemli bir enerji kaynağıdırlar. Doğal müshil etkisine sahiptir. Kurutulmuş olanlarına göre daha yüksek oranda su ve
daha düşük kalori içerir.

İDRAR VE BÖBREK

Pancar: Böbrekleri çalıştırır. Önemli bir potasyum kaynağıdır. Vücuttaki tuz

> oranını dengeler. Bu sayede böbrekler ve idrar yollarının çalışmasını destekler.

Kavun: Orta boy bir kavunun yarısı, günlük C vitamini ihtiyacını tamamen karşılar. A vitamini ve betakaroten içerir. Bunlar antioksidan, yani vücudu
temizleyici etkiye sahiptir. Böbrekleri rahatlatır. Yüksek miktarda su ve düşük miktarda kalori içerir.

DİYABET

Kuru fasulye: Lif açısından zengin bir besindir. Bu da diyabet riskini büyük

> oranda azaltır.İçerdiği karbonhidratları vücudun şekere dönüştürmesi uzun sürer.

> Mercimek: B vitamini, demir, kalsiyum, potasyum, fosfor ve magnezyum içerir. Çözünebilir lif içermesi sayesinde kandaki kolesterol oranını düşürür. Bu nedenle diyabet ve kalp hastaları için kaçınılmaz bir besindir.

BAŞ AĞRISI

Nane: Nane çayı baş ağrılarını dindirmek için birebirdir. İçerdiği mentol ve mentol doğal yağları sayesinde mideyi rahatlatma etkisine de sahiptir.

Biberiye: Kimyasal içerikleri sayesinde doğal bir ağrı kesici görevi görür.

Çikolata: Doğal antidepresan özelliği vardır. Çikolata magnezyum ve demir içerir. Sinirleri gevşetici özelliği sayesinde baş ağrısını dindirir.

VÜCUT SU TUTMUŞSA

Kuş üzümü: 100 gramı günlük C vitamini ihtiyacının tam 3 katını karşılar. Antibakteriyel ve yanmayı önleyici etkileri vardır. Zengin potasyum ve düşük
tuz içeriği, dehidratasyonu olanlar için önemli bir doğal ilaçtır.

Kabak: 100 gram kabak günlük folik asit ihtiyacının 4’te birini karşılar.

Yüksek orandaki potasyum sıvı-tuz dengesini sağlar.

Tahıl: İdrar yollarını açıcı, çalıştırıcı ve rahatlatıcı etkileri sayesinde dehidratasyonu rahatsızlığı bulunanların mutlaka yemeleri gerekir.
Mideyi rahatlatıcı özelliği vardır.

EĞER MİDENİZ RAHATSIZSA

Tarçın: Mide yanmalarını ve kusma hissini alır.

> Hindistan cevizi: Sütlü içeceklere eklendiği zaman mideyi gevşetici ve gazını alıcı bir etki yaratır. Mide bulantılarını önler.

> Lahana: Mayalanma sırasında laktik asit üretir. Bu da sindirim sistemindeki zararlı bakterileri öldürerek sindirime yardımcı olur.

GUT (DAMLA HASTALIĞI)

Hamsi: Omega-3 yağı açısından çok zengindir. Kolesterol seviyesini düşürür.

Kanın pıhtılaşmasını önleyerek damar tıkanıklığı, kalp krizi ve dolayısıyla da felç geçirme riskini düşürür. Haftada en az 1 kez yemek gerekir. Kalp hastaları için bu miktar haftada 3-4 porsiyon olmalıdır.

ADET SANCISI

Muz: İçerdiği yüksek oranda B6 vitamini sayesinde kadınların adet dönemi sancılarını büyük oranda azaltır. Doğal bir ağrı kesici gibidir.

Tarçın: Koli basilinin üremesini önler. Limon çayına balla birlikte eklenerek içildiğinde hem nezlenin yol açtığı boğaz ağrılarına hem de adet dönemi sancılarına iyi gelir.

HAMİLELİK

Enginar: Bol miktarda folik asit ve potasyum içerir. Düşük yağ oranı, sindirimi kolaylaştırıcı etkisi, antioksidan özellikleri sayesinde anne adayı ve bebeğin sağlığına önemli faydaları vardır.

> Böğürtlen: E vitamini içerir. Vücuttaki zararlı besin atıklarının temizlenmesini sağlar. C vitamini boldur. Cenini korur.

ÇÖLYAK HASTALIĞI

Kestane: Önemli bir enerji kaynağıdır. Kolayca sindirilebilir. Çölyak hastaları için buğday içermeyen un kaynağı olabilir. E ve B6 vitaminleri
içerir. yağ oranları düşüktür.

TİROİD

Midye: Omega-3 yağı açısından zengin bir besin kaynağıdır. İçerdiği selenyum minerali tiroit bezlerinin normal işleyişi için gereklidir.

FELÇ

Turunçgiller: C vitamini zengini turunçgiller içerdikleri flavonoid adlı antioksidanlar sayesinde atardamarların, kalbin zarar görmesini önlüyor. Portakal içerdiği folik asit, kalp dostu potasyum ve kalsiyum sayesinde sağlıklı alyuvar hücrelerinin çoğalmasına neden oluyor.

Hamsi: Kolesterolü düşüren ve kan pıhtılaşmasını önleyen Omega-3 bol bol var.

ASTIM

Soğan: Sarımsakla birlikte enfeksiyonlarla mücadele eder. Kükürt bileşimleri atardamarların zarar görmesini önler. Soğan; kemik erimesine de iyi
geliyor.

ARTİRİT

Enginar: Enginarın en büyük özelliği toksinleri temizleme yeteneğidir. Bu nedenle artirit ve romatizması olan hastalara özellikle tavsiye ediliyor. Cynarine adlı madde, karaciğer ve safra esesinin rahatsızlanmasını engelliyor.

STRES

Mayan kökü: Antivirüs etkisi vardır. Karaciğeri korur. Adrenalin salgılanmasını dengeler. Stresle başa çıkabilmek için gerekli olan kortizol hormonunu salgılatır.

ÜLSER

Lahana: Ülseri olan kişiler için tonik, yani mideyi temizleyici etki yaratır. Yüksek oranda C vitamini içerir. Kırmızı lahana vücutta antioksidan özelliğe sahip A vitamini içerir. Kanseri önleyici etkiye sahiptir.Çiğ olarak salatalara katılması tavsiye edilir.

KEMİK ERİMESİ

Kayısı: Yüksek oranda kalsiyum ve magnezyum içerir.

Süt: Kalsiyum, protein, B2-A-E-D vitaminleri, folik asit, fosfor ve demir kaynağıdır. Kalsiyum, D vitamini ve fosfor ile birlikte kemikleri ve
dişleri güçlendirmek için çalışır. Bunların eksikliği kemikleri eritir.

ARAÇ TUTMASI

Zencefil: Sindirime yardımcı olur. Mide bulantısını giderir.

Enerjinizi artırır. Seyahatin ve otomobilde uzun süre gitmenin yol açtığı bulantı ve rahatsızlıkları azaltır.

CİLT SORUNLARI

Papatya: Bitkisel yağ ve kimyasallar içerir. Çay olarak içildiğinde sindirime yardımcı olur, karın ağrılarını dindirir. Sıcak bir banyonun ardından hazırlanacak papatya çayı torbaları, egzamanın neden olduğu kaşıntı ve yanmaları alır.

Acı pul biber: Portakaldan 3 kat daha fazla oranda C vitamini içerir. Capsantin adlı kimyasal madde zona hastalığının neden olduğu ağrıları dindirmek için yapılan kremlerde kullanılır. Portakal suyu: Bir bardak portakal suyu günlük C vitamini ihtiyacınızın tamamını karşılar. İçindeki potasyum vücudun su dengesini korur; cildin kurumasını, kırışıklıkların meydana gelmesi önler. Portakal yağı:Susam yağıyla karıştırılarak kullanıldığında iyi bir cilt yağıelde edilir.Ayrıca;selülitli bölgelere portakal yağıyla masaj yapılması tavsiye edilir.

LAKTOZ DAYANIKSIZLIĞI

Badem: Yüksek oranda kalsiyum, magnezyum, potasyum, fosfor, E vitamini, B2 vitamini, antioksidan içerir. Bu nedenle laktoz (süt şekeri) dayanıksızlığı bulunan ve günlük gıdalar yiyemeyen kişiler için badem ideal bir besin kaynağıdır.

KALP

Bezelye: Haftada 10 porsiyon domatesli bezelye yemeği yiyen bir erkeğin, yemeyene oranla prostat kanserine yakalanma riski yüzde 35 daha az. B vitamini ve protein deposu olan bezelye, kalp için de çok önemli.

Kepekli Ekmek: Kalp hastalıklarıyla bağırsak kanseri için faydalıdır.Günde 12 gramdan fazlası kişiye göre zararlı olabilir.

Kiraz: 100 gramında 40 kalori bulunuyor. İçerdiği ellegic asit, vücudu kansere karşı korurken,kiraz kalp damarlarındaki normal bir kan dolaşımını sağlar. Çok kiraz yenmesi, gut hastalığına yakalanma riskini de düşürür.Günde 20 kiraz yemek 1 aspirin yerine
geçiyor.

Çikolata: E vitamini, magnezyum ve demir; kalp hastalıklarına yakalanma riskini düşürür. Günde en fazla 1 çikolata yiyin.

Elma: Günde 5 adet yiyin.

Mısır Gevreği: Günde 1 tabak yeterli.

Salatalık: Diyet yapanların en büyük yardımcısı olan salatalık, kolesterolü düşürür. Kalbi güçlendirir. Unutmadan ekleyelim. Salatayı soymadan yiyin. Çünkü kalbi kuvvetlendiren madde, kabuğu ile derisi arasında bulunuyor.

Yumurta: Tüm yiyecekler içinde en kaliteli proteini içerir. En önemli özelliği, kolesterol oranını düzenleyen lesitin maddesi içermesi. Tavada az yağda pişirilmiş yumurtayı tavsiye ederiz.

Sarımsak: Mutfağınızdan eksik etmeyin. En az 1000 doğal tedavide kullanan sarımsak, sindirim sisteminden, kansere, kan dolaşımından kalp hastalıklarına kadar her şeye yaralı. Ancak hamileler dikkat olmalı. Aşırı sarımsak da kalp yanmaları ve çarpıntılarına yol açar. Günde bir diş yeter.

Humus: E vitamini zengini humus, kanda kolesterol oranını da ayarlar.

Kavun: Bir kavunun yarısı insan vücudunun günlük C vitamininin ihtiyacının tamamını, A vitaminin de yüzde 15’ini karşılar. Kavun, kalp ve böbrek hastalarının diyetlerinde sıkça kullanılan bir meyvedir.

Süt:Tam bir kalsiyum, protein, folik asit, A, E ve D vitaminleriyle fosfor deposu. Çocuk ve genç ve hamilelerin günde en az yarım litre süt içmesi tavsiye ediliyor.

Şeftali: Bir şeftali, günlük C vitamini ihtiyacınızın yarısını karşılar. Sindirimi kolay olan meyvanın koyu renklilerini tercih edin. Çünkü kabuğuna renk veren betakarotene maddesi, kalp ve kansere karşı faydalıdır.

Pirinç:E ve B12 dışında tüm B vitaminleri ve potasyum içerir. Özellikle kolon ve bağırsak kanserlerine karşı aydalıdır.Kolesterolü düşürdüğünden kalbe iyi gelir.

Tuz: Vücuttaki kan dolaşımını ve sinir sistemini düzenler. Mide kanseri, kemik erimesi, kalp sorunlarına bire birdir. İngiliz Sağlık Bakanlığı, halkına günde 9 gram tuzun kafi olduğunu, aşırısının vücuda zarar vereceğini açıkladı.

Çay: Günde 2 bardak içilen çayla, 4 elma, 5 soğan, 7 portakal yemiş gibi kalp dostu antioksidan madde almış olursunuz. İngilizler, zellikle çocukların haftada en az 6 bardak sütlü çay içmesini öneriyor.

Ton Balığı: Kolesterol ve tansiyonu düzenler. Anemi hastalığına karşı D ve B12 vitamini içerir. Birçok kansere karşı vücudu içerdiği nikotinik asitle korur. Bir konserve ton balığı vücudun D vitamini ihtiyacının tamamını karşılıyor.

Hindi Eti: 125 gramı, vücudun günlük folik asit ihtiyacını karşılar. Folik asit, kan hücrelerinin yenilenmesine yardımcı olur.

Karpuz: Bir dilimiyle günlük C vitamini ihtiyacınızın %80’nini karşılarsınız. İçerdiği potasyum, kan dolaşımını sağlar.

KANSER

Kayısı: Antioksidan olan betakaroten açısından zengindir. Hücrelere ve dokulara zarar veren moleküllerin etkisini ortadan kaldırarak kansere karşı koruyucu etkisi vardır. Lifli olduğu için bağırsakları koruyucudur.

Tahıllar: Arpa, mısır, buğday, yulaf gibi tahıllar B ve E vitamini, potasyum ve kalsiyum içerir. Kanserojen maddelerin vücuttan atılması sürecini hızlandırır. Tahıl ağırlıklı bir beslenme rejimi, bağırsak kanseri riskini yarı yarıya azaltıyor.

Fasulye: Fasulye, C vitamini ve betakaroten gibi kalp hastalığı ve kanseri önleyen antioksidanlar açısından zengindir. B vitamini de seks hormonlarını kuvvetlendirir.

Pancar: Demir ve folik asit açısından zengin olan pancar eski çağladan beri kan hastalıklarının tedavisinde kullanılmaktadır. Amerikalı uzmanlar pancar suyunun sarılık tedavisinde de etkili olduğunu belirtiyor.

Lahana: Kanserli hücrelerin çoğalmasını önleyen karoten maddesi içerir.

Havuç: Tam 40 araştırma havuç tüketimi arttıkça kanser riskinin azaldığını ortaya koymuştur. Bunun temel nedeni betakaroten, C ve E vitaminleri gibi antioksidanlar açısından zengin oluşudur.

Nohut: Yağ düzeyi düşük olan ve kolesterol içermeyen nohut kalsiyum, magnezyum, fosfor, potasyum, bakır, manganez, betakaroten ve folik asit açısından zengindir. Göğüs kanserine karşı korur.

İncir: Potasyum, demir ve kalsiyum içerir. Sindirim sistemine yardımcı olur.

Eski çağlarda kanserli hücrelerin tedavisinde kullanılan incir, modern tıp tarafından da kansere karşı koruyucu olarak öneriliyor.

Sarımsak: Bağışıklık sistemini güçlendirdiği ve kansere, yüksek kolesterole, kalp ve dolaşım sistemi hastalıklarına karşı koruyucu etkisi vardır.

Fındık: Kalp krizine karşı koruyucu olan E vitamini açısından en zengin besinlerin başında gelir. Her gün yenilen bir avuç fındık kansere ve kırışıklıklara karşı koruyucudur.

Mercimek: B vitamini, demir, kalsiyum, magnezyum, fosfor ve potasyum içerir. Lifli özelliği kandaki kolesterol oranını düşürür, şeker ve kalp hastaları için yararlıdır.

Zeytinyağı: İçindeki omega yağ asitleri, kandaki kolesterol düzeyini dengede tutar. Antioksidan özelliği olan E vitamini açısından da zengindir. Bu sayede kalp krizi, felç, kanser ve erken yaşlanmaya karşı beyni koruyucu etkiye sahiptir.

Soğan: Bağışıklık sistemini güçlendirir. İçerdiği allicin ve sülfür; mide ve bağırsak kanserine karşı koruyucu etkiye sahiptir. Son araştırmalar kemik erimesine karşı, peynir ve sütten daha etkili olduğunu göstermiştir.

Şeftali: Teki bile insanın C vitamini ihtiyacının yüzde 50,sini karşılayabilir. Sindirimi kolaydır. Kansere ve kalp krizine karşı koruyucu olan betakaroten açısından da zengindir. Bir tanesinde 33 kalori vardır.

Pirinç: Pirinç mükemmel bir enerji kaynağıdır. E ve B vitaminleri açısından zengindir. Bağırsak kanserine karşı koruyucu olan pirinç, kolesterolü
düşürerek kalp krizi riskini de azaltır.

Çilek: Kolesterol düzeyini düşürür ve sindirim sistemini düzenler. Ellegic asit adı verilen kansersavan bir maddeyi de içerir.

Domates: Likopen açısından zengin ender bitkilerden biridir. Likopen, pankreas gibi çeşitli kanser hastalıklarını önleme konusunda hayati önemdedir. C vitamini açısından zengindir ve bağışıklık sistemini kuvvetlendirir. Lifli bir besin olması da bağırsak kanseri riskini azaltır.

GÖZ

Mısır: Zeaksantin adlı bir bitkisel bileşim içerir.Bu madde yaşa bağlı olarak gelişen görme bozukluklarını azaltır.

Ispanak: Antioksidan özelliği taşıyan A vitaminine dönüşen betakaroten içerir. Sağlıklı gözler için gereklidir. Katarakt ve diğer göz tabakalarının bozulmasına karşı lutein maddesi de içerir.Pişirdikten sonra hemen tüketin; beklemesi halinde içindeki yararlı maddeler toksik maddelere dönüşebilir.

BAĞIRSAK

Elma: Protein, vitamin ve doğal kimyasallar sayesinde sindirime yardımcı olur. Sindirimi kolaylaştırır. Bağırsak sorunları çeken kişiler için dengeleyici ve normalleştirici besin olarak nitelenirler.

Sağlığımız İçin İpuçları

04 Şub 2009

Sağlığımız İçin İpuçları

Su ve Tuz İhtiyacı

Sıcakların rekor dereceye yükseldiği bu günlerde bol bol terliyor ve bol bol su ve meşrubat içiyoruz. Peki tuz almaya özen gösteriyor muyuz? Ter bol miktarda tuz içerir. Aşırı miktarda terleyince su ile birlikte vücuttaki tuz miktarı de azalıyor. Tuz almaksızın su ve meşrubat içtiğimizde kandaki yoğunluk düşer. Böylece hücrelerin içine su girişi olur ve hatta hücreler patlayabilir de. Su zehirlenmesi denilen bu tablo ölüme bile yol açabilir. Bol su içiyorsanız tuzu da ihmal etmeyin.

Sigara İçenler C Vitaminini İhmal Etmemeliler
En doğrusu sigarayı hiç içmemek ama bu başarılana kadar bazı önlemlerle zararı azaltmak da gerekiyor. Sigara içilmesi vücutta C vitamini tutulmasını olumsuz etkiler. Böylece sigara içenlerde C vitamini eksiklikleri oluşabilir. Bu nedenle sigara içenlerin taze sebze ve meyva ile ya da ilaç şeklinde C vitamini almaları doğru olacaktır. Ayrıca sigaranın vücutaki olumsuz etkilerinin bir kısmını, C vitamininin antioksidan etkisi ile azaltmak da mümkündür. Ancak bütün bunlardan arda kalan zararların da büyük olduğunu unutmayın

Gebeler, iyi pişmemiş etten uzak durun
Toksoplazma adı verilen parazit bebeklerin sakat doğmasına neden olabilir. Toksoplazma kedilerde yaşayan bir parazit olmakla beraber tek kaynak kediler değil. İyi pişmemiş etler de önemli bir kaynak. Ayrıca toprak da tokoplazma kaynakları arasında. Bu nedenle özellikle çiğ yenilen sebzeler, salatalar ve meyvalar da bulaşmaya yol açabiliyor. Eğer gebeyseniz ya da gebe kalmayı planlıyorsanız çiğ yenilecek sebze ve meyvenin temiz suyla iyice yıkandığına emin olun ve yiyeceğiniz etlerin de iyice pişmesini sağlayın.

Şişmiş Konservelere Dikkat
Sebze ve meyvelerin her mevsim bol bulunduğu ülkemizde, konserveler genellikle hazır yemekler için tercih edilir oldu. Hangi türü olursa olsun konservelerin gerek üretim teknolojisi ve gerekse saklama koşulları açısından belirli kuralları mevcuttur. Konserve alacakların özellikle dikkat etmesi gereken konu kapak kısmının görüntüsü olmalıdır. Normal koşullarda bu kısım içe göçük olur. Eğer kapak dışa doğru bombelenmişse, bu konserve sizi tehlikeli şekilde zehirleyebilir. Botulizm denilen türdeki gıda zehirlenmesinde, bulantı, kusma ve ishalin yanısıra, görme bulanıklığı ya da çift görme, yutkunma ve nefes alma zorluğunun yanısıra ileri derecede güçsüzlük vardır. Bu tür belirtisi olanlar acilen bir sağlık kuruluşuna başvurmazsa, tüm vücutta ve solunum kaslarında ölümcül derecelere varabileben felçler görülebilir.

Gıda Zehirlenmesine Dikkat
Yaz gelince gıda zehirlenmesi olayları da sıklaşıyor. Bunu en önemli nedeni, sıcaklarda bakterilerin üreme hızının artması. Bir başka neden de sinek, böcek gibi haşerelerin çoğalması. Kan ve et gibi proteinli maddeler, bakterilerin üremesi için en uygun ortam. Açıkta duran gıda maddelerine konan sinekler ayağında mikrop taşıyor, sıcakta mikroplar hızla çoğalıyor. Yiyeceklerinizi mutlaka buzdolabında saklayın. Et doğramakta, sebze ayıklamakta kullandığınız bıçakları iyice yıkamadan pişmiş gıdalarda ve başka bir yemeği hazırlamada kullanmayın

Kabuklarıyla Yiyin
Şeker hastalığı ya da zayıflama çabası gibi nedenlerle diyette olanların sebze ve meyveleri kabuklarıyla yemeyi ihmal etmemeleri gerekir. Diyet uygulamaları nedeniyle beslenmesi kısıtlı olanların kabuklarda yoğun olarak bulunan vitaminler ve minerallerden yararlanmakarı kadar kabuklarda bulunan bitkisel liflerin mideyi doldurucu, bağırsaklarda posa bırakarak bağırsakları çalıştırıcı etkisinden de yararlanmayı unutmamaları gerekmekte.

Hepatit B Aşısı Oldunuz Mu?
Bulaşıcı sarılık tiplerinden biri olan Hepatit B toplum sağlığı açısından AIDS’den daha büyük bir risk yaratıyor. Türkiye’de Hepatit B virüsü taşıyıcısı olanların sayısı milyonlarca… Bu kişilerin çoğu hastalık virüsünü taşıyıcı olduklarını farkında bile değil. Hepatit B, kan ve vücut salgıları aracılığıyla bulaşabiliyor. Hastalığı kronikleşerek siroza ya da karaciğer kanserine varma olasılığı yüksek. Hepatit B virüsüne karşı koruyucu aşı var. Virüsle karşılaşmadan yapılacak aşı ile korunmak mümkün. Henüz aşı olmadıysanız, ilk fırsatta olmayı ihmal etmeyin.

Antibiyotikleri Gereksiz Kullanmayın

Ateş yükseldikçe antibiyotik kullanma eğilimimiz var. Bu eğilim o kadar yaygınlaştı ki, muayene ettiği yüksek ateşli hastaya antibiyotik rçetesi yazmayan doktorun yanlış yaptığını düşünecek kadar… Oysa antibiyotikler, bakteri türü hastalık etkenleri üzerinde etkilidir. Bunların dışındaki ateş yükseltici etkenlere antibiyotiklerin bir etkisi yok. Antibiyotikleri gereksiz ya da önerilen doz ve süre dışında kullanmak vücutaki yararlı bakterileri yok ettiği gibi, bazı zararlı bakterilerin antibiyotiklere direnç kazanmasına da yol açabiliyor. Antibiyotiklere direnç kazanmış bakterilerle oluşan infeksiyonlarla karşılaşıldığında da yapılabilecek şeyler çok kısıtlanmış oluyor

Ter önleyicilere dikkat
Özellikle yaz aylarında ter kokusunu önlemek amacıyla yoğun olarak kullanılan deodorantların, terlemeyi engelleyerek, vücuttaki toksinlerin atılmasını önlemektedir.

Aşırı deodorant kullanımı, ter bezlerinin çalışmasını engeller

Ter bezleri tıpkı böbrekler gibi çalışır, toksin tuz ve üreyi vücuttan atarlar

Terlemek bir savunma mekanizmasıdır. Teri önlemek, güneş çarpmasına davetiye çıkarır

RUH SAĞLIĞI: En iyi ilaç: Gülmek

En son, karnınızı tutarak, yerlerde yuvarlanarak ne zaman güldünüz? Ne zaman bir arkadaşınızla telefonda kahkahalara boğuldunuz? Hayatımızda gülmek için vakit ayırmadığımız bir gerçek. Psikiyatrist Dr. Judith Kupersmith (Texas Tech Tıp Merkezi) gülmenin sanılandan çok daha önemli olduğunu, stresi anlamlı ölçüde azalttığını söylüyor ve “Gülmenin strese karşı bir savunma mekanizması olduğunu düşünün. Aynı anda hem gülmek hem de üzüntülü olmak çok zordur” diyor.

Aslında kendisi böyle bir araştırma yapmamış olmasına rağmen bu amaçla yapılan birçok araştırmanın benzer sonuçlar verdiğini, mizahın kan basıncını düşürüp endorfin hormonunun açığa çıkmasını sağladığını belirtiyor. Endorfinler beyine etki ederek kişinin kendisini mutlu hissetmesini sağlıyor. Gülmek ayrıca, dolaşımı düzenliyor, kalbi, sinir ve bağışıklık sistemini güçlendiriyor. Ayrıca direk olarak bir kişiye gülmüyorsanız kimseye bir zarar vermiyor.

Siz kendiniz gülmeseniz de fıkra anlatmak da endorfin salgılanmasını sağlıyor. Diğerlerinin gülmesi de sizi olumlu etkilemiş oluyor. En etkili gülüş şekli ise göbekten gelen gülüş. Bu şekilde gülmenin ruh sağlığına inanılmaz olumlu etkileri var.

Dengeli Beslenme Önerileri

04 Şub 2009

Doymuş yağ (tere yağ, kuyruk yağı) oranı yüksek besinleri daha az tüketin.Yeterli miktarda doymamış yağ (ay çiçek, mısırözü, soya, fındık, zeytin yağı) almaya dikkat edin. Yarım yağlı süt, yağsız yoğurt tüketin.Yağlı kırmızı et yerine yağsız et, kuru baklagiller (nohut, mercimek, fasulye gibi) balık ve tavuk tercih edin. Süt ve süt ürünleri de (yoğurt, peynir vb.) tüketilmeli fakat bunlarında az yağlı olmalarına dikkat edilmeli.Yemeklerinizi haşlama, fırında pişirme veya ızgarada pişirme yöntemleriyle pişirirseniz yemeğe eklenecek yağıda azaltmış olursunuz.

Aşırı şekerli gıdalardan kaçınmalı ve hatta çay, kahve gibi içecekler şekersiz içilmeli veya şeker miktarı azaltılmalıdır.

Gıdalardan aldığımız günlük tuz miktarı 6 gr.ı (bir tatlı kaşığı)  geçmemelidir. Bu miktara yemeklerden, ekmekten, içeceklerden aldığımız tuz miktarı dahildir. Tuz tüketimi ile yüksek tansiyon arasında ilişki bulunmaktadır. Yüksek tansiyonu olanlar doktorlarının tavsiyesine göre ya hiç tuz kullanmamalı yada miktarını azaltmalıdır.

Güne kahvaltınızı yaparak başlayın. Gece boyu gıda alımı olmadığından beyninizin sabah kalkınca enerjiye ihtiyacı vardır. Daha sonra gıda alımınızı kahvaltıdan başlayarak gün içine yaymanız daha etkin kalori yakmanıza neden olur.Öğünlerinizi önceden belirleyiniz.Mümkünse yediklerinizi 3 ana öğün, 3ara öğüne bölün az ve sık beslenin.Bol su için, yiyecekleri iyice çiğneyin. Her yemek yediğinizde midenin 1/3’ünü boş bırakın. Tam olarak dolu mide sağlığımızın zaman içinde bozulmasına ,erken yaşlanmaya neden olur.Midenizi katı gıdalarla doldurmayın .Katı gıdalarla dolu mide içeriğinin gerekli öz suyu her tarafa dengeli ulaştırması güçleşir ve sindirim zorlaşır. Düzenli yemek yiyenler daha dengeli ve sağlıklı beslenmekte ve ideal kilolarını korumaktadırlar.

Sağlıklı BeslenmeZihinsel faaliyetlerin gerektirdiği enerji kaynaklarının en önemlilerinden biride meyvelerdir. Beynin oksijen dışındaki tek enerjisi glikozdur. Glikoz meyvelerde hazır halde bulunur. Diğer gıdalarla alınan şeker midede yakılarak glikoza çevrilir. Bu nedenle meyveleri aç karnına yemeliyiz.Meyveler yemeklerden 30 dakika önce veya 3 saat sonra alınmalıdır.Mide doluyken alınan meyveler midede kalıp besin değeri kaybolup orada mayalanacağı için bütün sindirim sistemimizi yorar.

Vücudumuzda dakikada 10 milyon hücre ölür ve bir o kadarı da yenilenir. Ortalama 100 günde (beyin ve sinir hücreleri hariç) bütün vücudumuz yenilenir.Düzensiz kötü beslenme yenileme sistemini aksatır. Cildiniz canlılığını, tazeliğini kaybeder ve en önemlisi hastalıklara açık olursunuz. Yorgunluk, çabuk yorulma, baş ağrısı olabilir. Düşünce ve hafıza sistemi bulanıklaşır.Bu nedenlerden dolayı düzenli ve sağlıklı beslenmeye dikkat etmeli ve yemek için yaşamamalı sadece yaşamak için yemeli görüşünü benimsemeliyiz.

Bel Ağrıları İçin Yapmanız Gerekenler

04 Şub 2009

Belinizden rahatsızlığınız varsa, uymanız gereken 42 da kural var

Günlük hayatta durup düşünmeden yaptığımız birçok hareket bel sağlığımızı ciddi boyutta tehdit edebiliyor. Uzmanlar bel sağlığını korumak isteyen ya da fıtık veya başka bir sebebe bağlı bel rahatsızlığı bulunan herkesin günlük yaşamda dikkat etmesi gerekenleri sıralıyor.

Uzmanların bel sağlığı için uyulmasını istediği 42 tavsiye şöyle:
1- Herhangi bir ağırlık taşımanız gerekirse, yükü vücudunuza asimetrik olarak paylaştırdıktan sonra taşıyın. Cisimleri bir yerden başka bir yere taşırken, belinizin dik pozisyonda olmasına dikkat edin.

2- Ağır bir yükü kaldırmayı denemeyin. Kaldırmak zorundaysanız başkalarından yardım isteyin.

3- Hafif bile olsa bir yerden cismi alırken dizlerinizi kırın ve çömelerek alın, belden eğilmeyin. Yükü belinizle değil, bacaklarınızla kaldırın.

4- Bir eşyayı taşırken gövdenize yakın tutun.

5- Hafif bile olsa bir yerden cismi alırken dizlerinizi kırın ve çömelerek alın, belden eğilmeyin. Yükü belinizle değil, bacaklarınızla kaldırın.

6- Bir eşyayı taşırken gövdenize yakın tutun. Taşınacak eşya vücudunuza ne kadar yakın olursa, omurganıza binen yük o kadar azalacaktır.

7- İki kişiyseniz ve bir eşyayı iki ucundan tutarak taşımanız gerekiyorsa, birbirinize haber vermeksizin eşyanın ucunu sakın bırakmayın.

8- Ağır bir yükü belinizden daha yükseğe kaldırmayın. Hele bu yükü başınızdan yukarı kaldırmayı denemeniz tam bir felaket olabilir.

9- Ayaktayken belinizi sağa veya sola doğru rotasyon yaptırıp eğilerek yerden bir şey almayın.

10- Yük elinizdeyken dönmeniz gerekiyorsa, belinizle değil ayaklarınızın yerini değiştirerek dönün.

11- Ağır bir cismi bir yerden bir yere çekerek ve ya iterek tek başınıza götürmeyin.

12- Sandalye ve ya koltukta otururken dik pozisyonda olmaya gayret edin ve bunu alışkanlık haline getirin. Bu esnada diz eklemlerinizin kalça eklemlerinden daha yüksekte bulunmasında, ayak tabanlarının yere temas ederken düz konumda olmasında ve yere rahatça basmasında yarar var.

13- Yumuşak, alçak ve derin koltuklarda oturmayın. Stabil olmayan bozuk koltukların ve yumuşak iskemlelerin belinizi tehdit ettiğini unutmayın.

14- Sandalyede otururken ayaklarınızın altına bir basamak çekerseniz daha rahat ederseniz.

15- Abdest alırken, dişlerinizi fırçalarken ya da elinizi, yüzünüzü yıkarken lavaboya doğru eğilmeyin.

16- Her gün en az 15 dakika yürüyün. Yürüme mesafesini giderek arttırın.

17- Bir defa bel rahatsızlığı geçirmiş ve iyileşmişseniz, uzman doktorunuzun önerdiği egzersizleri aksatmadan yapın, çünkü düzenli egzersiz yapanlarda ağrının tekrarlaması daha seyrek görülür.

18- Sağlıklı olsanız bile her gün kaslarınızı güçlendirici egzersizler yapın.

19- Egzersizleri altında sunta ve ya tahta bulunan halı ya da battaniye gibi sert bir zemin üzerinde yapın.

20- Spor veya egzersiz yaparken ani ve zorlayıcı hareketlerden kaçının. Spora başlamadan önce mutlaka ısınma hareketleri yapın.

21- Egzersiz sonrasında şiddetli ve 15 dakikadan fazla süren bir rahatsızlık ortaya çıkarsa mutlaka bir uzman doktora danışın.

22- Günlük yaşamınızda ani hareketlerden sakının.

23- Her gün beyaz peynir ya da bir kase yoğur yemeyi veya bir bardak az yağlı süt içmeyi alışkanlık haline getirin. Güneş ışınlarından yararlanın.

24- Vücut ağırlığınızı sürekli kontrol altında tutun. Alınan her fazla kilonun vücudunuz ve beliniz için ilave bir yük olduğunu unutmayın.

25- Uzman bir hekime danışmadan bel korsesi kullanmayın. Çelik balenli korselerin uzun vadede bel ve karın adalelerini zayıf bırakacağını unutmayın.

26- Kesin teşhis konulup bel ağrınızın nedeni anlaşılmadan, belinizi asla çektirmeyin. Bunun bazen felce kadar giden sonuçlara yol açtığını unutmayın.

27- Üzüntü ve stresin bel sağlığınızı da olumsuz yönde etkilediğini bilerek, ruh sağlığınıza özen gösterin. Ailevi, sosyal veya iş hayatınızla ilgili problemlerinizi çözmek için gerekirse ilgili doktor ve şahıslardan yardım isteyerek köklü bir çözüme gidin.

28- Yüksek topuklu veya topuksuz ayakkabı giymeyin. Ayakkabılarınızın topuklarının yüksekliği normal, ökçeleri yumuşak olsun.

29- Sandalye ya da koltukta otururken, bir cismi hafif dahi olsa öne doğru eğilerek yerden almayın.

30- Daha önce bel rahatsızlığı geçirdiyseniz, güreş, boks, judo, futbol, basketbol gibi mücadele gerektiren ve halter, jimnastik, golf, tenis gibi zorlayıcı sporlardan uzak durun. Bunların yerine yürüme yada yüzme gibi sporları tercih edin.

31- Raflardan kitap veya herhangi bir eşyayı alırken önce ayağınızın altına yükseltici bir şey koyun ve eşyanın hizasına yükseldikten sonra onu alın.

32- Otomobil kullanırken koltuğunuz sert olsun, arkaya dayandığınızda koltuk belinizi desteklesin. Uzun yola çıkarken belinizi ince bir yastıkla destekleyin.

33- Otomobile bindiğinizde, koltuğunuzu pedallara yakın olacak şekilde ayarlayın. Dizlerinizin, kalçanızın biraz yukarıda durmasını sağlayın. Aksi halde beliniz rahat etmez.

34- Uzun süre araç kullanmayın, kullanmak durumunda kalırsanız sık sık mola vermeyi ve bu esnada biraz yürümeyi tercih edin.

35- Yatağınız sert olsun. es ederken düz konuYattığınız zaman vücudunuz yatağa gömülmesin. Vücudu değişik şekillere sokan, stabil olmayan, yumuşak veya çöküntülü yataklar sağlıklı değildir. Altında sunta ile tahta olan yatakları ve üzerine yatıldığında omurganın fizyolojik kıvrımlarına uyum gösterebilen kaliteli ortopedik yatakları tercih edin.

36- Bilgisayar karşısında saatlerce hareketsiz veya uygun olmayan pozisyonlarda kalmak beli rahatsız eder. Bilgisayarda çalışırken başınız dik, beliniz ve kalçanızın arka kısmı destekli, köprücük kemikleriniz yere paralel durumda olmalı. Gözleriniz, ekranın üst hizasına yakın konumda ve ekranı tam karşıdan görebilecek pozisyonda bulunmalı. Kollarınız rahat, ön kol ve bilekleriniz aynı çizgi üzerinde yere paralel olmalı. Ayaklarınızı da bir destek üzerine koymanız daha iyi olur.

37- Daha önce bel rahatsızlığı izleri altında sunta ve ya tahta bulunan halı ya da battaniye gibi geçirdiyseniz, zıplama hareketi yapmayın ve yüksek bir yerden asla atlamayın.

38- Yürürken veya ayakta dururken vücudunuzun dik bir pozisyonda olmasına özen gösterin. Ağırlığınızı her iki bacağınıza eşit olarak paylaştırın. Ayakta dururken omuz ve kalçanızın aynı hizada olmasına dikkat edin. Doğru duruşta çene içeri çekilmiş, baş dik, sırt ve bel düzdür. Bu duruşta kulaktan yere indirilen dik çizgi, omuz ve kalçanın ortasından, ayak bileğinin önünden geçer. Ayakta dururken sırt kambur, bel çukur, karın öne sarkık, göğüs yassılaşmış ve çene öne çıkmış olursa bu duruş yanlıştır. Böyle bir pozisyon bele rahatsızlık verir ve iç organlar basınç altında kalır.

39- Tarlada, inşaatta, işyerinde, evde çalışırken veya kar kürerken beliniz aniden ağrımaya başladıysa, geri kalan işi bitirmek üzere gayret sarf etmeyip hemen istirahata çekilin. Sert bir zeminde sırt üstü uzanıp, dizlerimizi hafifçe bükerek bacaklarınızı yukarıya doğru toplamış vaziyette 15-30 dakikalık istirahat oldukça rahatlatıcı olur. Eğer bu süre sonunda durumunuzda iyiye gidiş yoksa, mutlaka doktorunuza başvurun. Hastalığınız esnasında istirahat süresinin uzun mu yoksa kısa mı olacağını önceden kestirebilmek çok zordur. Manyetik rezonans görüntüleme metodu uzman doktora bu konuda fikir verir.

40- Bel rahatsızlığı geçirdiyseniz, uçak yolculuğu sırasında ayağınızı rahatça uzatabileceğiniz bir yeri tercih edin. Uzun süreli yolculuklarda koltuğunuzu hafifçe arkaya yatırın ve belinizi ince bir yastıkla destekleyin. Yolculuk esnasında sürekli oturmayın, ara sıra ayağa kalkarak biraz yürüyün. Yolculuk bitiminde valizlerinizi tekerlekli arabaya koyarak taşıyın.

41- İş yerinde devamlı oturarak çalışıyorsanız, bu durumun beliniz için sakıncalı olduğunu bilin ve mutlaka ara sıra kısa da olsa yürüyüşler yapın. Çünkü oturur pozisyondayken belinize binen yük, ayakta olduğunuzdan belirgin şekilde daha fazladır. Yapılan araştırmalarda, günlük mesaisinin büyük bir kısmını oturarak geçirenlerde bel fıtığına yakalanma riskinin, ayaktakilere oranla daha fazla olduğu tespit edilmiştir. Oturarak çalışırken belinizi ince bir yastıkla desteklemenizde yarar vardır.

42- Tek bir çeşit bel fıtığı olmadığı gibi, tek bir çeşit bel fıtığı tedavisi de yoktur. Bazı bel fıtığı tedavisi için yalnızca ilaç ve istirahat yeterli olur. Bazıları ise fiziki tedavi ve bazı geleneksel tedavi türleriyle iyileşir. Bazı bel fıtıkları da mutlaka cerrahi girişim gerektirir. Bu nedenle, elindeki tek bir tedavi çeşidiyle tüm bel fıtığı hastalarını iyileştirdiğini söyleyen şahıslara inanmayın, sağlığınızı uzman doktorlara emanet edin”.

Lazer Epilasyonda Başarı Kesin Mi?

03 Şub 2009

Lazer epilasyonda başarı kesin mi?

Yüzde bir ila yüzde iki arasında yanıtı çok zor olmuş hasta popülâsyonu var. Şimdi 10 yılda yaptığım 13000–14000 seanstan edindiğim izlenim böyle. Yüzde bir ya da iki civarında çok zor yanıt aldığımız hastalar var. Eğer hormonal bir bozukluğu yoksa. Hormonal bozukluğu olanlarınsa bir taraftan lazer epilasyon yaptırıp bir taraftan da bu hormonlarını tedavi ettirdiğinde normal kişilerden çok daha hızlı yanıt alabiliyoruz. Biz ortalama 4 ila 8 seansta sonuç alırız diyoruz ama bunu bölge ve kişiye göre farklılaştırıyoruz. Vücudun en hızlı yanıt veren bölgeleri bikini, alt bacak ve kol altları. Bunun dışında üst bacak ve kol da diğer yerlere göre daha geç sonuç veriyor. Yüzde ise çene ve dudak üstleri çok iyi yanıt verirken yanak ve boyun çok zor yanıt veriyor. Fakat kişisel faktörler de var. Üst bacak alt bacaktan daha yavaş gider dediğimiz halde, üst bacağı alt bacağından daha hızlı giden hastalar olabiliyor. Ya da kolu bacağından daha hızlı giden hastalar da var ama bunlar istisna. Genellikle bu sıralamalara uygun gidiyor.

Her seansta kıllar azalıp bir taraftan da inceldiği için illa sıfır olması şart değil. Örneğin yüz için ya da kol için sıfır hedefi koymaya gerek yok. Çünkü çok ince görünmeyen kıllar olduğunda ve kişi rahat olduğunda illa devam etmek gerekmez. Lazer epilasyonun en iyi tarafı biz tüyleri belli bir seviyeye getirip azalttıktan sonra tüylerin kendi kendine çoğalması mümkün değil. Onlar o şekilde kalır. Yani her bir seanstaki azalttığımız o yüzde 20 ila yüzde 40 kalıcıdır. Sonradan birkaç yol ara verseniz bile artma ve kalınlaşma olmaz. Sadece ağda yaptığınızda ve jilet kullandığınızda kalınlaşma olur ama asla sayısını arttıramazsınız.

Cilt Bakımında 7 Yanlış !

03 Şub 2009

Cilt Bakımında 7 Yanlış !

Dermatologlar, cilt bakımı için yaptığınız en kötü hataları açıklıyor ve sıkça yapılan bu 7 güzellik yanlışını düzeltmeniz için çözüm yöntemleri sunuyor.

1. yanlış
Siz sigara içmiyorsunuz ama içen arkadaşlarınızla vakit geçiriyorsunuz.

Zararı: Bir başkasının sigarasından çıkmasına rağmen, sigara dumanı cildinizi mahveder. Sigara dumanın daki kimyasallar (karbon monoksit, katran, nikotin v.b.) direkt gözeneklerinize işler. Bu toksinler vücudunuzun hücreleriyle temas ettiğinde ise, cildinize yumuşaklık veren ve direnç kazandıran yapıyı bozup, erken yaşlanmayı tetikler. Ayrıca cildin kendi kendini yenileme özelliğine de zarar verir.

Yönteminizi değiştirin: Sigarasız ortamlarda kalmaya çalışın ama kendinizi bir duman bulutunun ortasında bulursanız da, içenlerden mümkün olduğu kadar uzak durun ve iyi havalandırılan yerlere yönelin (teraslı ya da dışarıda oturulabilen bar ya da restoranlar). Eve dönünce de duşa girip saçınızla cildinize bulaşmış artıkları çıkarın. Hemen ardından da, C ve E vitaminleri içeren antioksidan özellikli bir nemlendirici kullanın.

2. yanlış
Tatile çıkmadan önce birkaç kez solaryuma giriyorsunuz.

Zararı: Hoş bir bronzluk için ilk temelleri atıyor olabilirsiniz ama cildinize verdiğiniz hasar plajda yaşayabileceğiniz herhangi bir yanığa eşit, hatta daha da fazladır. En yeni modellerinin yaydığı UVA radyasyonu güneşin yaydığından 15 kat daha fazla. Bu aslında sizi yakmaz ama derinizden derinlere işleyerek dokulara ve hücrelere zarar verir ki bu da cilt kanseri riskinizi arttırır. Bir araştırma sonucuna göre; düzenli bir şekilde solaryuma girmenin, melanoma (cilt kanserinin en ölümcül türlerinden biri) yakalanma ihtimalini yüzde 55 arttırdığı belirlenmiş. 20-29 yaş arası kadınlarda melanom olasılığı, yapay güneşlenme tekniklerini kullanmayanlara göre yüzde 158 daha fazla bulunmuş.

Yönteminizi değiştirin: Yanmak için solaryuma girmekten başka birçok seçeneğiniz var. Mesela yeni bronzlaştırıcılar. Yüz ve göğüs için, aloe ve E vitamini katkılı Clarins Intense Bronze Self Tanning Tint ve vücut için de cilde hızla işleyen ve gliserin ile yumuşatan Avon Skin-So-Soft Glow Daily Body Moisturizer”ı deneyebilirsiniz.

3. yanlış
Cildinize her gün, hatta bazen günde iki kez peeling işlemi yapıyorsunuz.

Zararı: Evet, ölü hücrelerin atılmasını sağladığı için yararlı olabilir. Ancak fazlası, kesinlikle yarar sağlamak yerine zarar verir. Pek çok kadın baştan aşağa keselenir, gün içinde kimyasal bir dökücü olan alfa hidroksi asitlerini (AHA) içeren losyon kullanır ve gece de retinoid gibi dökücüleri içeren kremler sürer. Tüm bunlar, tek bir günde üç ayrı soyma işlemi demektir. Bu da cilde zarar verir. Çünkü bu işlemler, cildin doğal koruyucu lipid yağ bariyerini ortadan kaldırır ve cildin doğal yapısını bozar.

Yönteminizi değiştirin: Kendinize günde en fazla iki metodu kullanacak şekilde sınır koyun. Aynı günde hem peeling etkisi gösteren bir krem hem kese hem de retinoidleri kullanmayın ve kullandıklarınızın da içeriklerini mutlaka inceleyin. Yüzünüz için aşırı ovalama gerektirmeden ölü hücrelerin atılmasını sağlayan ve AHA içeren bir temizleyici kullanın. Ardından ölü hücreleri dökücü içeriğe sahip bir gece veya gündüz nemlendiricisi (ama her ikisini değil) edinin. Haftada bir olarak da, sakinleştirici jojoba özleri içeren bir temizleyiciyle cildinizi rahatlatın.

4. yanlış
Bacaklarınızı tıraş ederken tıraş kremi yerine, sabun ya da vücut şampuanı kullanıyorsunuz.

Zararı: Tıraş jelleri ya da kremleri, jilete üstünde kayabileceği pürüzsüz bir yüzey sağlayarak cildin kızarmasını ve minik kesikler oluşmasını engeller. Pek çok sabunun etiketinde “nemlendiricidir” yazmasına rağmen, sabunlar cildi tıraş esnasında korumazlar bu yüzden de tıraş sonrasında bacaklarınız pul pul görünebilir.

Yönteminizi değiştirin: Mutlaka kadınlara özel bir tıraş kremi kullanın ama sakın bir erkek tıraş kremi kullanmayın. Kadın traş kremleri cildi dinlendiren ve nemlendiren; cildi pullanma ve yara bereye karşı koruyan bitkisel özler içerir. Örneğin bir sonraki traşınızda cildi tıraşa hazırlayan Gilette Satin Care”i tercih edebilirsiniz. Eğer acil bir durumda kalırsanız tıraş kremi yerine saç kremi kullanabilirsiniz. O bile bacağınızı eski klasik sabununuzdan daha iyi koruyacak ve cildinizin nem dengesini bozmayacaktır.

5. yanlış
Çenenizdeki o kocaman sivilceyi fark ettiğiniz an kendinizi tutamıyor ve sıkıyorsunuz.

Zararı: Dermatologlar hep bundan bahseder; sivilceleri patlatmak uzun vadede daha büyük sıkıntılara ve izlere yol açar. Sivilcenizi sıktığınızda, gözeneği tıkayan her ne ise dışarı çıkar ama büyük kısmı içerde, cildin altında kalır. Ama nedense her seferinde yine de sivilcenizi sıkmak, çirkin bir soruna güzel bir çözüm gibi gelir.

Yönteminizi değiştirin: Bunu yine de yapacaksanız, en azından doğru yöntemle yapın. Öncelikle sivilce ve siyah noktalar için özel tasarlanan metal çubuklardan birini alın. Aleti ve sivilceyi alkol ile silin. Ardından çıkıntıyı yumuşatmak için ılık bir kompres uygulayın (ıslak bir bez gibi). En sonunda çıkarıcı aletin deliği ile sivilceyi aynı hizaya getirin ve tam aşağıya doğru ittirin. Bu yöntemi sadece ucu görünen sivilceler ve siyah noktalarda kullanın. Derin kistlerde kullanmanız onları daha kötü hale getirecektir. Ama her zaman için en iyisi; bir dermatoloğa gidin ve o büyük sivilceyi uzmanın ellerine bırakın, bu sayede bir kaç saat içinde kaybolabilirler. Bir başka sivilceyle savaş yöntemi de yeni bir cihaz. Zeno adındaki bu cihaz pille çalışıyor ve ısı terapisi yöntemi ile sivilcedeki bakteri faaliyetini bitirip, beyaz uçlu sivilceye dönüşmesini engelliyor.

6. yanlış
Hamile olduğunuzu bildiğiniz halde cilt bakım rutininizi değiştirmiyorsunuz.

Zararı: Montclair, New Jersey”de dermatoloji uzmanı ve Shape dergisi uzman kurulu üyesi Jeanine Downie”nin ciddi bir uyarısı var: “Hamile olmayanlar için zararsız olan pek çok cilt bakım malzemesi fetüse zarar verebilir.” Bilinen ve sürekli kullanılan anti-aging ve akne bileşenleri, kırışıklara karşı kullanılan retinol ve aknelere karşı uygulanan benzoil peroksid gibi maddeler hamile kadınlar için güvenli bulunmuyor.

Yönteminizi değiştirin: Hamile kalmaya karar verdikten sonra ürünlerinizin içeriklerini okumaya başlayın. Hamilelik esnasında kullanımları güvenli olan meyve özlü ya da laktik (süt özlü] ürünleri tercih edin. Doğal cilt soyucu özlere sahip Clean & Clear Morning Burst Sunshine Control yüz temizleyici iyi bir çözüm olabilir. Aniden beliren cilt sorunları için düşük yoğunlukta salisilik asit içeren ürünler kullanın. Bunun için Dermalogica Overnight Clearing Gel”i ya da içinde söğüt kabuğu gibi doğal bir bileşen bulunduran Skyn Iceland Anti-Blemish Gel With Willow Bark gibi ürünleri de deneyebilirsiniz.

7. yanlış
Makyaj fırçalarınızı nadiren temizliyorsunuz. Bir tek siz kullanıyorsanız neden uğraşacaksınız ki?

Zararı: Fırçalar, zamanla tam bir bakteri yuvası olabilir. Fırçayı temizlemezseniz, bakteri birikimi direkt cildinize geri döner. Bütün o bakteriler hastalıklara yol açabilecek şekilde gözeneklere yerleşebilir. Bunun yanı sıra kirli fırçalar makyaj malzemesini kolaylıkla alamaz ve fırça, kılları birbirlerinin üstüne yığıldığından makyajınızda lekelere yol açar.

Yönteminizi değiştirin: Kiri ve bakteriyi atmak için, fırçaları temizleyici bir şampuanla haftada bir kez yıkayın. Makyaj fırçalarını yıkamaya zamanı olmayanlar için daha pratik çözümler de mevcut. Örneğin Clinique markasının bu probleme kökten çözüm getirmek için, anti mikrobik teknoloji kullanılarak geliştirdiği fırçalar.

Saç Dökülmesi için Pratik Bilgiler

03 Şub 2009

Saç Dökülmesi için Pratik Bilgiler

  • Saçların dökülmemesi için iki günde bir saç diplerinize masaj yaparak badem yağı sürün.
  • İki çorba kaşığı zeytinyağı, bir yemek kaşığı bal ve bir çay kaşığı tarçını iyice karıştırıp haftada iki kere saç diplerinize masaj yaparak yedirin. On beş dakika sonra saçlarınızı uygun bir şampuanla yıkayıp yumuşak bir havlu ile nemini alın ve saçlarınızı kendiliğinden kurumaya bırakın.
  • Üç kaşık zeytinyağını bir kabın içinde biraz ısıtın ve parmak uçlarınızla masaj yaparak saç diplerinize masaj yaparak yedirin. Daha sonra sıcak suyun içine batırıp sıktığınız nemli bir havlu ile saçlarınızı sararak havlu soğuyana kadar bekleyin. Havluyu çıkardıktan sonra on beş dakika daha bekleyin ve saçlarınızı uygun bir şampuan ile yıkayıp durulayın.
  • Bir şişe veya kavonozun içine 9-10 kaşık tatlı badem yağı, 9-10 kaşık hindistan yağını 10 dakika iyice çalkalayın.Yatmadan saçlarınızın diplerine masaj yaparak sürün ve saçlarınızızı bir tülbent veya havlu ile sarın. Sabah katranlı sabun ve ılık su ile yıkayın.
  • Bir şişe veya kavonozun içine 2 çorba kaşığı karbonat, 2 çorba kaşığı Arap sabunu koyun. Üzerine 2 bardak sıcak su ilave edip iyice çalkalayın. 24 saat beklettikten sonra üstte biriken kısmı alıp saçlarınıza sürün ve 6 saat sonra bol su ile yıkayın.
  • Saçlarınızın dökülmesini önlemek için 4 litre kaynar suya 1 kaşık incecik kıyılmış ısırganotu koyup yarım saat bekletin. Sonra bir tülbentten sünüp yatmadan önce saç diplerini bu su ile ovarak yıkayın.
  • Estetik ve plastik cerrahideki son gelişmeler sayesinde artık saç dökülmesine karşı saç ekimi yapılıyor. Bu teknik sayesinde doğal yollardan yani enseden alınan saçlı derinin saç dökülmesi olan yere teker teker nakledilmesiyle yeni saçların çıkması sağlanıyor.

Saç Dökülmesine Karşı Bitkisel Çözümler – Sağlık Rehberi

03 Şub 2009

Saç Dökülmesine Karşı Bitkisel Çözümler

1. Kalendula, papatya vb. karışımı – kepeklerden arındırır ve saç köklerini güçlendirir.

Kalendula – 2 yemek kaşığı
Papatya – 2 yemek kaşığı
Lavanta Çiçeği – 1 yemek kaşığı
Kekik Otu – yarım yemek kaşığı

Bitkilerin üzerine 1.5 litre kaynar su ekleyin, üzerini kapatıp 20 dakika demlemeye bırakın. Saçlarınızı bu karışımla yıkayın. Bu karışım açık renkli saçlar için uygundur. Saçları kepekten arındırır ve saç köklerini güçlendirir.

2. Şerbetçiotu kozalağı, devetabanı vb. karışımı – kepekleri temizler, kan dolaşımını hızlandırır, saç dökülmesini durdurur.

Devetabanı yaprakları – 2 kaşık
Meşe kabuğu – 2 kaşık
Şerbetçi otu kozalağı  – 2 kaşık
Nane – 1 kaşık

Bitkilerin üzerine 2 litre kaynar su ekleyin, üzerini kapatıp 2 saat demlendirin. Saçlarınızı bu karışımla yıkayın ve kurutmadan kendi halinde kurumaya bırakın. Bu karışım için ikinci bir reçete daha var: bitkilerin üzerine 1 litre kaynar su ekleyin, 1 saat demlendirin, soğutup süzün, saçlarınıza ve saç diplerinize pamuk yardımıyla uygulayın, saçlarınızı eşarp veya atkıyla sarın, 15-20 dakika bekletin. Daha sonra kalan karışımı saçlarınızın tamamına yedirin, kurumaya bırakın.

3. Isırgan otu kökü ve Latin çiçeği meyveleri karışımı – kan dolaşımını hızlandırır ve kepek oluşumunu önler.

Eşit miktarda ısırgan kökü ve latin çiçeği meyvelerini karıştırın, 0.5 litre alkol ekleyin, 1 ay bekletin. 5 günde bir şişeyi çalkalayarak karıştırın. Haftada 2 defa bu karışımı saçlarınıza uygulayın.

4. Isırgan otu – saç derisi kaşıntısına karşı.

250 ml elma sirkesini kaynama derecesine kadar ısıtın (ama kaynatmayın) ve içine bir avuç dolusu ince kıyılmış ısırgan otu yaprağı ekleyin ve soğuyana kadar demlendikten sonra süzün. Saçları kafa derisine masaj yaparak durulayın.

5. Devetabanı, papatya ve sarı kantaron karışımı – haftada 2-3 defa kullanılır.

Devetabanı yaprakları  – 2 yemek kaşığı
Sarı kantaron – 1 yemek kaşığı
Papatya – 1 yemek kaşığı

Bitkileri karıştın, 1 litre sıcak su ekleyin, demlendirin, soğumaya bırakın. Bir pamuk yardımıyla saç derisine uygulayın. Saçlarınızı yıkamadan kurumaya bırakın, bu karışımı haftada en fazla 2-3 kez kullanabilirsiniz.

6. Atkuyruğu ve ısırgan otu kökü karışımı

Tarla at kuyruğu – 1 yemek kaşığı
Isırgan kökü – 1 yemek kaşığı

Bitkilerin üzerine 5 kaşık alkol ekleyin, kapatın, karanlık bir yerde 1 hafta muhafaza edin. Sonra süzgeçten geçirin. Saçlarınızı yıkamadan önce pamuk yardımıyla  maske olarak uygulayın.

7. Pıtrak ve devetabanı karışımı. – saçların ipeksi, dolgun olması için kullanılır.

Pıtrak otu – 3 yemek kaşığı
Devetabanı yaprağı – 2 yemek kaşığı
Ihlamur çiçeği – 1 yemek kaşığı
Nane yaprağı ve çiçeği – 1 yemek kaşığı

Bitkilerin üzerine 1 litre sıcak su ekleyin, kapağını kapatın, 40 dakika demlendirin, ılık karışımla saçınızı yıkayın.

8. Adaçayı, gül vb. karışımı

Adaçayı yaprağı – 2 yemek kaşığı
Karahindiba yaprağı – 1 yemek kaşığı
Dul avrat yaprağı – 2 yemek kaşığı
Gül yaprağı – 1 yemek kaşığı
Lavanta çiçeği – 1 yemek kaşığı

Bitkileri karıştırın, 2.5 litre kaynar su ekleyin, üzerini kapatın, soğuyana kadar bekletin. Karışımla saçlarınızı yıkayın.

9. Havuçlu limonlu karışım – mide, böbrek rahatsızlığından dolayı saç sorunu yaşayanlar kullanabilir

Havuç suyu – 3 yemek kaşığı
Limon suyu – 6 damla

Karıştırın ve saçları kötü uzayan çocuklarınıza içirin. Havucu bol miktarda kullanın, haşlayın, havuç köfteleri yapın, havuç çayı demleyin. Bunları iç organ rahatsızlığından dolayı saçları sorunlu uzayan kişilerde kullanın.

10. At pıtrağı, eğir ve söğüt reçetesi. – kuru ve yağlı saçlar için uygundur

At pıtrağı kökü – 2 yemek kaşığı
Eğir kökü – 1 yemek kaşığı
Söğüt kabuğu – 1 yemek kaşığı

Bitkilerin üzerine yarım litre ayçiçeği yağı ekleyin, üzerini kapatıp 7 gün karanlık bir yerde saklayın. Daha sonra sıcak buharda 10 dakika tutun, 3 saat daha bekletin. Sonra süzüp kavanoza alın. Saç derisine haftada 2-3 kez uygulayın.

11. Soğan kabuğu, eğir kökü ve hatmi kökü karışımı. – saçlara ipeksi görünüm verir ve kepeklerden arındırır.

Kuru soğan kabuğu – 1 adet
Eğir kökü – 2 yemek kaşığı
Hatmi kökü – 2 yemek kaşığı

Bitkilerin üzerine 300 ml sıcak su ekleyin, 10 dakika buharda bekletin, daha sonra çıkarıp 2 saat dinlenmeye bırakın. Saçlarınızın rengi açıksa, karışımı saç derisine uygulayın. Saç renginiz koyuysa, saçlarınızı yıkadıktan sonra kurutmadan karışımı saçlarınıza uygulayın ve kurumaya bırakın.

12. Kırmızı biber reçetesi. – kan dolaşımını hızlandırır, saçları canlandırır, ipeksi görünüm verir.

Saçlarınız hızla dökülüyorsa sıradakileri uygulayın: 1 ölçü kırmızı sivri biberin üzerine 8 ölçü alkol ekleyin, 25 gün karanlık bir yerde dinlendirin, 5 günde bir çalkalayarak karıştırın. Süzün. Karışımdan bir miktar alın, üzerine 10 ölçü su ekleyin karıştırın. Pamukla saç derisine uygulayın.

13. Kalendula, papatya vb. karışımı. – açık renkli saçlar için

Solucanotu çiçeği – 1 ölçü
Kalendula (aynı safa) – 1 ölçü
Papatya – 1 ölçü
Alıç çiçeği – 1 ölçü
Pelin otu – 0,5 ölçü

2 yemek kaşığı karışıma 0,5 litre kaynar su ekleyin, 30 dakika kapağını kapatıp demleyin, süzüp saçlarınızı ortaya çıkan çayla yıkayın. Ayda 3-4 kez kullanılabilir.

14. Yumurta sarısı ve akı

Saçları yumurta sarısı ve akıyla yıkayabilirsiniz. Saçlarınızı ılık suyla ıslatın ve saç derinize yumurta karışımını sürün. 5 dakika bekletin. Daha sonra aşağıdaki şekilde hazırlanmış çayla saçınızı yıkayın.

Gül yaprağı – 1 tatlı kaşığı
Nane – 1 tatlı kaşığı
Adaçayı – 1 tatlı kaşığı

bitkilerin üzerine 300 ml kaynar su ekleyin ve 5 dk bekletin. Saçlarınızı bu çayla yıkayın. Kurutmayın, kendi haline bırakın.

15. Saçları güçlendirmek için diğer tarifler ve tavsiyeler.

Birkaç kuru soğanı rendeleyin, saçlarınıza maske yapın. 10 dakika bekletin, saçlarınızı yıkayın.

1 yemek kaşığı oğul otu ve bir yemek kaşığı huş ağacı yaprağının üzerine sıcak su ekleyin, 15 dakika bekletin, süzüp saçlarınızı bu suyla yıkayın. Kurutmayın. Saç beslenmesi ve kan dolaşımı hızlanacaktır.

Kış için at pıtrağı kökleri hazırlayın ve karanlık bir yerde saklayın. Bu kökleri hem yağlı, hem de kuru saçlar için kullanabilirsiniz. 10-15 gram at pıtrağı kökünün üzerine 250 ml sıcak su ilave edin, buharda 20 dakika demleyin. Ortaya çıkan çayı saçlarınızı yıkamadan 30 dakika önce saç derisine sürün. Bu işlemi özellikle kışın, vücudun daha az vitamin aldığı dönemde yapmanız olumlu sonuçlanacaktır.

Yazın saçlarınızı manolya yapraklarından hazırlanmış çayla yıkayabilirsiniz. 2 adet orta büyüklükteki manolya yaprağını ince kıyın, sıcak su ekleyin, 30-40 dakika kapağını kapatarak demleyin. Ayda 2-3 kez saçınıza uygulayın.

At pıtrağı yapraklarını kış için hazırlayın. Bir yemek kaşığı at pıtrağı yaprağına 1 bardak kaynar su ekleyin, 20 dakika kapağı kapalı şekilde dinlendirin. Saç derisine uygulayın.

16. Şerbetçiotu kozalağı, sarı kantaron vb tarifi – yağlı saç derisi ve yağlı seboreik dermatit için.

Şerbetçiotu kozalağı – 2 yemek kaşığı
Sarı kantaron – 2 yemek kaşığı
Ihlamur çiçeği – 3 yemek kaşığı
Üvez yaprağı  – 1 yemek kaşığı

hepsini karıştırın, 1 litre kaynar su ekleyin, 1 saat kapağını kapatıp üzerine de havlu örterek demleyin. Süzüp pamuk yardımıyla saç derisine sürün.

17. Meşe kökü, eğir ve sarı kantaron reçetesi. – yağlı ve kepekli saçlara ve yağlı seboreik dermatite karşı

Sarı kantaron – 2 yemek kaşığı
Meşe kökü – 2 yemek kaşığı
Eğir kökü – 3 yemek kaşığı.

1.5 litre sıcak suyu bitkilerin üzerine ekleyin, kapağını kapatıp buharda 10 dakika demleyin. Pamuk yardımıyla saç derisine uygulayın, yıkayın ve kurumaya bırakın.

18. Civan perçemi, veba otu vb. karışımı – kepeklere karşı

Civan perçemi çiçeği – 1 yemek kaşığı
Veba otu yaprağı – 1 yemek kaşığı
At pıtrağı yaprağı  – 1 yemek kaşığı
Pıtrak – 3 yemek kaşığı

Bitkilere 2 litre kaynar su ekleyin, kapağını kapatıp 30 dakika demleyin. Sonra ılık karışımla saçınızı yıkayın, kurutmadan kendi haline bırakın.

19. Meşe kökü, pelin otu vb. reçetesi – kepeklere karşı etkilidir

Meşe kökü – 2 yemek kaşığı
Sinirotu yaprağı – 1 yemek kaşığı
Isırgan otu kökü – 2 yemek kaşığı
Pelin otu – 1 yemek kaşığı

Bitkilere 1.5 litre kaynar su ekleyin, kapağını kapatıp buharda 10 dakika demleyin, 30-40 dakika bekletin, süzün. Saçlarınızı bu çayla yıkayın.

20. Kepeklerin arındırılması ve saç uzaması için reçete.

Saç derisine pamuk yardımıyla hafifçe masaj yaparak 1 yemek kaşığı kuru soğan suyunu yedirin. 10 dakika sonra saç derisini 1 yemek kaşığı aloe suyuyla silin. Sonra aşağıdaki karışımı hazırlayıp saçlarınızı yıkayın.

Civan perçemi – 1 yemek kaşığı
Isırgan otu yaprağı – 2,5 kaşığı
Nane veya melisa – 1 yemek kaşığı

Bitkilere kaynar su ekleyin, kapağını kapatıp 10 dakika demleyin. Süzüp saçlarınızı yıkayın. Saçlarınızın güçlenmesi için soğan kabuğu demini de kullanabilirsiniz.

21. Limon suyu reçetesi. – kelliğe karşı kullanılır

3 kaşık limon suyuna 100 gram alkol ekleyin. 7 gün bekletin. Saç derisine pamuk yardımıyla uygulayın.

22. Havuç yaprakları – nane reçetesi. – kuru kepeğe ve kuru seboreik dermatite karşı.

Havuç yaprağı – 3 yemek kaşığı
Nane – 1 yemek kaşığı

Bitkileri 200 ml kaynar suda, kapalı olarak 20 dakika dinlendirin. Süzüp pamuk yardımıyla saç derisine uygulayın. Daha sonra 200 ml daha sıcak su, 1 yemek kaşığı limon suyu ekleyin. Karışımla saçlarınızı ıslatın. Saçları kendi halinde kurumaya bırakın.

23. At pıtrağı ve ısırgan karışımı. – kuru kepeğe ve kuru seboreik dermatite karşı.

At pıtrağı kökü – 1 yemek kaşığı
Isırgan kökü – 0,5 yemek kaşığı

Bitkilere aynı ölçüde ayçiçeği yağı ekleyin, 3 hafta karanlık bir yere kapatın. Saç dersine ve saçlara uygulayın. Haftada 1-2 defa kullanın.

24. Isırgan ve maydanoz karışımı. – kuru kepeğe ve kuru seboreik dermatite karşı.

Isırgan kökü – 1 yemek kaşığı
Maydanoz kökü – 1 yemek kaşığı

Köklere 6 kaşık keten yağı ekleyin, 14 gün bekletin, tabağa boşaltıp bir pamuk yardımıyla saç derisine uygulayın. Yağ ılık olmalıdır.

Kuru seboreik dermatit iyi bir tedavi talep eder. En önemlisi neden oluştuğunu bulmaktır. Kendiniz teşhis koymaktan kaçının, çünkü saç derisi çeşitli hastalıklardan kaşıntıya maruz kalabilir.

25. Isırgan otu, yağ ve alkol – kuru seboreik dermatite karşı.

1 mek kaşığı ısırgan yapraklarına 100 ml kaynar su ekleyin, 15 dakika demleyip süzün. 50 ml alkol, 50 ml bitkisel yağ ve bir yumurta akı ekleyin. Hepsini iyice karıştırın. Saç derisine uygulayın. Kaşıntı ve kepeği saçlarınızdan uzaklaştıracaktır. Saçlarınızı yıkayıp&n  limon suyuyla durulayın.

Cilt Bakımı

03 Şub 2009

Cilt bakımı için krem ve maske yapımında genelde Benmari Eritme işlemi uygulanmaktadır. Bu yüzden önce bu eritmenin nasıl yapıldığını bilmek gerekir.Benmari Eritmemalzemenin cam bir kaseye koyulup bu kasenin ise kaynayan su dolu başka bir kasenin içine yerleştirilmesi ile yapılır.

Yüz ve boyun dış etkenlerden çok fazla etkilenir. Yüzümüzün cilt yapısı elimizin cilt yapısına benzer. Fakat yüzümüzün cildinin elimizin cildine göre başka sorunları da vardır. Siyah noktalar, sivilceler, yağlanmalar veya kurumalar, kırışıklık gibi. Bunlar cildin gerçek ve en büyük düşmanıdır. Bu yüzden cilt bakımına genç yaşta başlayıp cildin türüne uygun cilt bakımı yapılmalıdır.

Herkes normal bir cilde sahip olmak ister. Fakat cilt ister normal, ister yağlı, ister kuru olsun asıl önemli olan cilt bakımını bilmek ve cildimizi korumaktır. Cilt bakımı için aşağıdaki doğal ve bitkisel karışımları uygulayabilirsiniz. Bitkisel cilt bakımı hem sağlıklı hem de doğal olduğu için bayanların kozmetik ürünlere alternatif olarak her zaman tercih ettiği bir bakım yöntemi olmuştur.

Sabah Bakımı

İlk olarak sabah kalktığınızda su ve sabunla cildinizi iyice yıkayın ve yumuşak bir havlu ile kurulayın. Bir süre sonra yani cilt kuruduktan sonra tonikle temizleyin. Yüzünüzü temizlediğiniz pamuğa baktığınızda çok şaşıracaksınız. Az önce cildinizi sabunla temizlememiş gibi pamuk kirlenir. Çünkü sabun toniğin ulaşabildiği kadar cildin derinine ulaşıp oradaki kirleri temizleyemez. Cildinizi temizledikten sonra mutlaka cildinize uygun bir nemlendirici krem sürün fakat cildiniz kuru dahi olsa kreminiz çok yağlı olmasın. Sabah yaptığınız bu basit cilt bakımı cildinizi ve boynunuzu gün boyu dış etkenlerden korur ve cildinize güzellik kazandırır.

Akşam Bakımı

Akşam bakımı da sabah bakımına benzer. Özellikle makyajlıysanız yüzünüzü ve boynunuzu önce sabunla yıkayın, daha sonra tonik veya losyon, bunlar yoksa süt ile iyice silerek temizleyin. Yüzünüzde fondöten veya pudra artığı bırakmayın. Daha sonra cildinize sabah kullandığınızdan biraz daha yağlı bir nemlendirici krem sürün. Kreminizi cildinizin yapısına göre seçmeye özen gösterin. Evet hepsi bu. Basit, ekonomik ve gerçekten faydalı.

Kadife gibi bir cilt için

Cildinize uyguladığınız sabah ve akşam bakımının yanında haftada bir kez uygulayabileceğiniz bitkisel cilt bakımı maskelerini çeşitli kaynaklardan ve internetten sizin için derledik.

1 adet yumurtanın beyazını iyice çırparak kabartın. İçine bir komposto kaşığı bal ile birkaç damla bademyağı ilave edin. Bu karışımı krema haline gelinceye kadar çırpın (eğer cildiniz kuru ise badem yağını birkaç damla daha fazla katabilirsiniz). Hazırladığınız kremi sabahları yüzünüze sürüp 1-2 saat bekleyin ve daha sonra yüzünüzü ılık suyla silin (haftada bir kez uygulayabilirsiniz).

1 tane muzu soyup iyice ezin ve bunu yüzünüze sürüp 15 dakika bekletin. Daha sonra yüzünüzü su ile yıkayın ve yumuşak bir havlu ile kurulayın ve nemlendirici krem sürün (haftada bir kez uygulayabilirsiniz).

Cilde Parlaklık Vermek İçin

1 kaşık bal ile 1 yumurtanın akını iyice çırpıp yüzünüze sürün. 15 dakika bekledikten sonra avuç içlerinizi 4-5 kere yüzünüze bastırıp çekin. Daha sonra yüzünüzü soğuk su ile yıkayın.

Aynı miktarlarda avokado yağı, buğday yağı, saf zeytinyağı ve 2 yemek kaşığı balı iyice karıştırıp cildinize sürün. 10-15 dakika bekledikten sonra cildinizi ılık su ile yıkayın.

Cildinizdeki gözenekleri sıkılaştırmak için

2-3 yemek kaşığı killi toprak ile 2 tane havucun suyunu karıştırıp yüzünüze sürün. 1 saat bekledikten sonra yüzünüzü soğuk su ile yıkayın.

1 litre maden suyuna 1 tutam lavanta çiçeği, 1 tutam ısırgan yaprağı, 1 tutam kırlangıç otu atıp 2 gün bekletin. Sonra bu su ile yüzünüzü silin. 30 dakika bekledikten sonra ılık su ile yüzünüzü yıkayın.